Cem Sancar

Sabah

Dinden uzaklaşmalar

Batı hızla dinden uzaklaşıyor, diye yazıyor kitaplar. Tamam da hangi dinden sorusunu nedense hep es geçiyorlar. Kısa cevap Tanrıdan. E hangi tanrıdan Öyle karışmış ki kafalar. Bir peygamberi tanrının oğlu yapıp özünü boşaltanlar ya da peygambersiz suskun bir tanrının yanına başka plastik tanrılar koyanlar gırla kıyamet... Bilim kilisesinin zaferini

Kafa karış

Kafa karış bir misket oyunudur. Misket, içinde renkli şekiller bulunan bir cam yuvarlağı. Toprakta oynanır. Hedeflediğin misketi ya vurursun ya da en azından bir karış mesafesi kadar yaklaşmaya çalışırsın. Benim neslim, misketlerini harcadı. Ufka konan ve tantanası yapılan yaldızlı bir misketi vuracağım diye kaşlarını aldırdı, ağzını İngilizce büzd

Öksürmenin faydaları

Geçen gün sevdiğimiz yazar Mustafa Kutlu, "Nasip" başlığında bir yazı neşredince, ben garip bencileyin de oturdum nasip-kısmet üstüne düşündüm. İki tasavvufi hikâyenin üstünde diz kırdım, mevzunun peşine düştüm... İlk hikâyede adamın biri, "Allah'ım benim ağzıma kaşığı sen sokmadığın sürece hiçbir şey yemeyeceğim" der ve yola düşer. Aç biilaç bir

Ağzımızda cam kırıkları

Vapur, beş yıldır bitmeyen ve şehrin en güzel kıyısını rezil eden Kabataş İskelesinden kalktığında sırf reklam sıfır icraat bir belediye başkanının akan foyasını ardında köpürterek yol aldı... Mart, son cemreyle birlikte baharın cıvıltılarını taşıyan bir müjde gibi esiyor, üstarka- açıkta oturan şehir tutkunlarının palto yakalarını titretiyordu. Se

NasReddin

Roman dediğin sezgi ve ilhamdır. Asıl gerçeği söylersek: Her yazar kendi şarkısını söyler. Mukallit olmayanlar böyledir... Kişi yaşar, acı çeker, sevinir, düşer kalkar, âşık olur, kazık yer. Ecnebinin "people watch" dediği şeyi yapar, "insan seyreder" ve dahi hayâl eder. Roman budur. Roman, insanın muhayyilesinde yarattığı bir gezegendir. Atmosfer

Hangi laiklik

Osmanlı İmparatorluğu modernleşmenin laikleşme ile geleceğini düşünmüş, aslında laikliğin Batı'da burjuvazinin kiliseye karşı mücadelesi sonucunda ortaya çıkan bir kavram olduğunu görememiş ve bu nedenle modernleşme, aydın-halk kutuplaşmasına dönüşmüş... Tanzimat zamanında giyim stili, ev eşyası, paranın kullanılışı, insanlar arası ilişkiler "Avrup

Karakafalar, Beyazlar ve statüko

Statükocular hiçbir şey değişmesin diyen adamlardır, kadınlardır. Her şey, iyi-kötü öyle kalsın, taşlar yerinden oynamasın. Başımıza iş almayalım, derler. Çoğu insan içten içe hak verir ama buna. Hele çoluk çocuğa karışmışsa. Üstüne bir de taksitleri varsa... Statükocular baygınlığa oynar. Televizyonun karşısında kanepede sızaki kalmamızı isterler.

Oy Giresun Giresun

Her ne kadar münzevi meşrep olsam da o kadar da değil. Geçtiğimiz aylarda bir davet aldım, atladım uçağa ver elini Giresun. Giresun Düşünce Okulunun sertifika törenine çağrılmıştım. Fakat önce uçak maceramı anlatmalıyım... Evvel önce, uzun bir adam olduğumdan mütevellit, Anadolu Jet'te iki büklüm kalmamak için tahliye çıkışlarındaki bacak uzatmalı

Telâşe Müdürleri

"Evladım iyisin hoşsun da acelecisin! Bu aceleyi ne yapacaksın bilmiyorum. Senin imtihanın da bununla olacak herhâlde." Derdi anneannem. Geylâni dergahında yetişmiş o tonton bilgeyi anlamam için yıllar gerekti. Bir yarış olarak biçimlenen ve hıza tapınılan modern hayatta fastfood kafasıyla ter tepelek koşarken ilk pirim anneannemin ne demek istediğ

Merhamet Medeniyeti

İdealleri için gençliğini harcayanlar kuşağından bahsedilir. Peki harcandı mı gerçekten Yoksa ülkeyi kollamak için kırık pusulalarla yola düşenlerin vatan aşkı mıdır o Yoksulluk, garibanlık, kimsesizlik, zapturapt bitsin diye, daha merhametli bir ülke olsun diye.... Geçmişin vicdan ehli gençlerinin bu ülke için göğüslerini paralamaları olsa olsa bi