Cem Sancar

Sabah

Geylâni bana bakardı

Yağmur gür gür başlayınca, evin damı yaz ortasında ziftlendiği için akmaz, odamdaki döküm sobada tutuşan çıralardan yükselen rayiha, "her şey yolunda" hissiyatı, bir dirilik bahşederdi. Penceremin önünde uzanan tarlaları su basar, birkaç kilometre uzakta akan dere taşar, oralardaki derme çatma, işçi sınıfının evlerini su basardı. Biz daha bir yuka

Ortak alanda piknik

Hayat ideolojik metinlerdeki gibi iki kutuplu, iyi-kötü, siyah-beyaz, ak-kara, ya o ya bu değildir. Serbest dolaşılan "Kırçıl" alanlar vardır. Siyah ile beyaz arasında serpe yayılan başka renkler nefistir. Hayat da fikrimce böyledir. Bilim de bunu tasdik eder, etmiştir. Bir şey hem odur hem budur. Bizim mantığımız (diyalektik) böyle çalışır. İyide

Değişim ve muhafaza

Değişim esas, fakat insan neyi değiştirip neyi muhafaza etmesi gerektiğini iyi bilmeli. Günün birinde içimdeki Geylâni kaldırınca başını, açınca yüzünü; "oğlum sen bu değilsin, topla kendini, ilmi tahkik et, iz sür, bitsin bu gereksiz şamata" deyince... Bendenizde şafak atmıştı. *** Mânevi kriz diyorlar, ama sizin seküler vaziyet alışlarınız varsa,

Nâmütenahi bir çokluk ve neşe

Bizim Latincemiz Kur'an dilidir. Aldık Türkçe yaptık o kelâmı. Oradan gelir kelimelerimizin ışığı. Farsça şiirler evet okumuşuzdur, bunu bilir insanlık. Mevlâna sarsıcı bir nağme olur, ondan yükselen müziğin sesi ta kutuplardan duyulur... Türkler kurdukları Müslüman imparatorluklarda ırkçı-paranoyak olmamışlardır. Aksine peygamberlerinin kapsayıcıl

Algoritmanın gücü adına

Cebimizdeki akıllı telefonlar ve internetin artan oranda benimsenmesi, siyasi seçimlerimizi temelden değiştiriyor. Sosyal medya algoritmaları onu belirleyenin (Beyaz Adamın) istediği yönde ilerliyor. Algoritmanın, İslam'ın Altın Çağı'nda (9. Yüzyıl) faaliyet gösteren, cebir, astronomi ve coğrafya alanlarında Arapça eserler veren bir matematikçi ola

Vur beline kazmayı

Biz pofuduk koltuklarımızda otururken dünyanın her yerinden vicdan sahibi insanlar Siyonist katillerle yüz yüze gelmenin riskini aldılar ve sivil bir inisiyatifle filolar düzenleyerek Gazze'ye yardım götürdüler. Bazı "din müteahhidi" adamlar çıktı ve teknede toplu halde fotoğraf verenlerin arasında yere dirseğini dayamış bir hanıma dil uzattı. Yata

Beyaz zenciler

Yağmur mevsimi geldiğinde dereler taşar, geniş çayırları sel basar, tarlalar o yıl daha bir bereketlenirdi. Evlerde sobalar yanar, pencere kenarlarında ekmeğe margarin sürülüp üstüne toz şeker ekilir, ileriki yaşlarda başa gelecek damar sertliklerine giriş yapılırdı... *** Küçük çocuklar, lastik çizmeleri ve ayazda üşümesinler diye fanilaların altı

Şekil, önümden çekil

Önce çocuktuk, ağzını yaya yaya eş...e...k diye bağıran adama neden güldüklerini anlayamadık. Sonra aynı filmlerde "ârif" adını üçkağıtçıya, "kâmil" adını aptala çıkaranlara şaşkınlıkla baktık. Büyüklerimiz kâmil bir insan olursun inşallah evlâdım derken, aptal ol demek istememişti herhalde. Sonra tıfıllığımızda her ramazan gezdiğimiz İstanbul'un

Filistin: Aşk ateşini yaktı

Bir şeyler oluyor, diriltici bir rüzgâr esiyor, duyuyor musunuz O sözü hatırlamalı: Olanda hikmet vardır... İsrail Siyonizm'i ifşa oldu. Bundan sonra ne yaparsa yapsın, dünya Filistin için ayakta olacak. Sumud Filosu küresel çapta anti Siyonist direnişin ilk örneğini verdi. Gezegenin bütün meydanları "Çok Yaşa Filistin" nidalarıyla, Filistin'e yakı

Gölgeler arasında

"Bizim bedenlerimiz birer evdir. Ruhlarımız o evlerde birer konuk. Ey Allah'ım, biz yokuz; bedenlerimiz de canlarımız da Sen'in gölgenden ibarettir! Aslında tenlerimiz de misafir olan canlarımızın canı da Sen'sin..." Divanı Kebir'de Mevlânâ böyle demiş. Beden bir evdir, ruh ise o eve geçici olarak uğramış bir misafir. Ev bu dünyaya aittir. Fakat r