Cem Sancar

Sabah

Hınç, bir iktidarsızlık belirtisidir

Şehrin ortasında kalmış ve çevresini yaşanmaz hale sokmuş Yeşilköy Havaalanı bağ bahçe olacak diye ayağa kalkanları izleyince -ki çoğunun göbek adı parkçıdır- nedir bu çıldırışın sebebi diye arkeolojik bir kazıya giriştim. Hepimize musallat olan toynaklı, boynuzlu bir 'Hınç Heykeli'ne vardım... Hınç nedir, zihnin kendini zehirlemesidir. İntikam is

Hepimiz Kızılderili'yiz, hepimiz Cuma'yız

Beyaz Adam ırkçı bir zorbadır. Bu bir Robinson kafasıdır. Biz istediğimiz kadar ona benzemeye çalışalım özünde hepimiz Cuma'yız. Bunu bilmeliyiz.. Hikâyeyi herkes bilir. Bir gemi kazasında ıssız adaya düşen Robinson Crusoe, adada hayatta kalmaya çalışırken gün gelir, ada sakini bir yerli ile karşılaşır. Karşılaştığı -isme dikkat- Cuma adındaki muni

Orta sınıf kafası

Bugünün dünyasını anlamak için Aydınlanmaya gitmeye gerek yok. Ki kökünü oradan alsa bile 1968 'Amerikan Karşı Kültür' hareketine bakmak, Hippileri, çiçek çocukları gözlemek yeterli... Biliyorsunuz üç dünya var. 'Üst dünya', ki bunlar çok azınlık varlıklı yönetici sınıf. 'Alt dünya' var ki orası az gelirli işçiler, köylüler, garibanlar, etnik ayrım

Önyargının yapay zekası

Yapay zekâ ne enteresan bir hadise. Dijital baronlar bununla yürüyor. Sosyal medyada yapılan edilenlerin müsebbibi de o. "Abi biz şey etmedik yapay zekâ etti!" İstediğini kısıtlıyor, istediğini cezalandırıyor. Bankalara kredi için başvuruyorsunuz, "Kusura bakmayın sistem sizi reddetti" diyorlar ya, işte o sistem, yapay zekâ. Eski yıllarda sistem de

Gamzedeyim deva bulmam

Hem gam zedeyim, hüzün benim göbek adım. Hem gamzedeyim! Yârin yanağındaki o metaforda... Melankolik, nevrotik filan diyorlar buna, her gün 10 bin adım atanlarla, Instagram filan, hüznü hayatlarından kovalayanlar. Tam bir orta sınıf hâletiruhiyesi. Para kazanmışlar, konforlara müptelâlar, ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Bunda ne kötülük var, diye

Edep, bir estetik ameliyattır

Biliyorsunuz ben anneanne çocuğuyum. Doğduktan ilkokul dördüncü sınıfa kadar beni o yetiştirdi. Onun terbiyesiyle büyüdüm. İki dünya savaşı, bir kurtuluş savaşı, bir de darbe görmüştü. Geylani Dergahı'ndan bir Osmanlı kadınıydı. Müthiş bir aşçıydı. Ciğer sarmalar, revaniler, açma börekler, bin türlü şeyler. Mangal kömüründe kahveler ve en mühimi öz

Bir gün belki hayattan

Bizden bir önceki yazarlara bakıyorum da nasıl bir lezzet var yazılarında. En gıcık olduklarımızda bile bir zarafet. Bir nakkaş, ritim, bir müzik... Esas babalara yetişemedik ama çok okurduk, tartışırdık. Çocukça bir şeyler kaleme aldığımız da olurdu. Benim vardır mesela öyle boyumdan büyük, bol sivilceli işlerim. Bir keresinde biraz Kapital, Grund

Taklacı sağlık sigortası

Hayat bir tarafıyla olumlu işaretler verirken, diğer taraftan insanı deli edecek aksaklıklarla dolu. Korona'nın sönmesi, Türkiye'nin Rusya- Ukrayna savaşında bizi gururlandıran barış girişimleri, borsaların yükselişi ve baharın, adına Ramazan denen nefs terbiyesiyle birlikte gelmesi hepimize umut verdi. Aç gözlü kapitalist zihnin yaptığı stokçuluk,

Kız daktilo kaç kaç

1928'de yeni alfabe ilan edildikten ve gazetelerin, kitapların öyle basılması şart koşulduktan sonra 1939 yılında okur yazar oranı yüzde 20 civarındaydı! Benim anneannem gibiler bu oranın dışındaydılar. Çünkü Osmanlıca yazıp okuyabiliyorlardı. Annem gençliğinde daktilo kurslarına yazılmış, İstanbul Daktilo 2.si olmuş, iş imkanları önünde açılmıştı.

Kaygı ve bilgelik

Goethe'nin İslam tasavvufundan dem aldığı bilinir. Ünlü eseri Faust'ta 'Kaygı' şöyle anlatmış kendini: "Ben birini ele geçirmeyeyim bir defa Bütün dünyadan olmaz ona fayda üzerine çöker ebedi karanlıklar Ne güneş doğar onun için ne batar..." Modern insan, kaygılı insan. Hepimiz öyleyiz, hafakanlıyız aslında. Gam, kasavet ve tasa... Kaygı zalim bir