Bizim Latincemiz Kur'an dilidir. Aldık Türkçe yaptık o kelâmı. Oradan gelir kelimelerimizin ışığı. Farsça şiirler evet okumuşuzdur, bunu bilir insanlık. Mevlâna sarsıcı bir nağme olur, ondan yükselen müziğin sesi ta kutuplardan duyulur...
Türkler kurdukları Müslüman imparatorluklarda ırkçı-paranoyak olmamışlardır. Aksine peygamberlerinin kapsayıcılığına uymuş, dünyanın yarısında çok renkli çok dilli bir uygarlığı böyle kurmuşlardır.
Ondandır ki Kürtçe de bizdendir...
***
İdil Türklerinden Babürlülere Timur'a Karahanlılara Gaznelilere, oradan Memlûklara, Safevîlere akmıştır bu kültür. Selçuklu, dili mozaiklendirmiş...
Osmanlı bu dil çeşitliliğinden kendine has bir Türkçe yaratarak bugün dünyanın emperyal kütüphanelerinde saklanan milyonlarca el yazması esere hâmilik etmiştir...
Osmanlı sanıldığı gibi kılıç-kalkan ekibi değildir, döneminde İngilizceyle eşitlenen bir sözlüğün sahibidir. Ortalama 100 Bin kelimeyle medeniyet konuşmuş.
Şimdi 300 kelimeyle konuşup yazanların az gelişmişliklerini örtmek için dudak büktüğü "Eski Türkçe" filan da değildir bu. Çağrışımlı, etimolojik köklü bir dildir. Öyle ki göndermeleri zihni genişletir, beyni çalıştırır, ilhamı coşturur, zekâyı nadir element yapar.
Nâmütenahi bir lisandır bu...
Bu arada nâmütenahi ne güzel bir kelimedir. "Nâ" Farsça "değil" anlamındadır. "Mütenahi" Arapça "sonlu" demektir. Namütenahi, uçsuz bucaksız, nihayetsiz. Bu kelimenin yerine "sonsuz" dersek bu şuna, çaya çorbaya stres dememize benzer. Gam nedir, yas nedir, hafakan kasvet yeis tasa teessür hüzün elem endişe nedir
Dil basitleştikçe beyin de daralır. İnsan kendini ifade etmek için her hâline uygun bir kelime bulamaz olur. Onun için Tarzan gibi el kol hareketleri yapar ve kelimelerimizin yetmediği yerde yumruklarımızı konuştururuz. Onun için bu denli çok küfür edilir. Hafızamız saçma sapan bir kabile kafasıyla tırpanlanınca dil şişip morarır. Genetik medeniyetlerini hatırlamasınlar diye, Kur'an düşüncesine gönderme yapan kelimeleri kurşuna dizen öz Türkçe bir sıkıntı, bizi ilkel insanlar haline getirir.
Ve de getirmiştir...
***
Bu modernleşme sanılan etnik daralma Cumhuriyetin en büyük hatalarından biridir. İmparatorluğa son dinamiti koyan İttihat Terakki'nin ve de abartılmış bir Türkçülük insiyakiyle Ziya Gökalp'i belirleyen hahamın oğlu Moiz Kohen (Muhsin Tekinalp) adındaki Siyonist bir Yahudi'nin dahliyle...
Kurucu Cumhuriyet böyle yanlışları çok yapmış, finalde hem Anadolu'daki hem de eski topraklarındaki Müslüman halklara ecnebi kalmıştır...
Kohen kelime anlamıyla, seçkin din adamı demektir. Tabiidir ki kendi dinine çalışmıştır. İslam imparatorluğunun Türklerin gördüğü bir rüya olduğunu söylemiş, sonunda Milli Ruhuna kavuştuğunu eklemiştir. Moiz, Türkleştirmeyi, Türk olmayan vatandaşları gerekirse zorla Türk yapmak olarak tanımlar.
Burada Hitler'i hatırlamalıyız. Tarihin mim konacak cilvesiyle aynı politikalar orada da uygulanmıştı...
***
Mason olduğu da bilinen Moiz, baskıcı Türkleştirme politikalarını teşvik ederek ülkedeki Türkler ve Türk dışı unsurlar arasında sonu gelmeyen bir çatışma zemini oluşturmak istemiş, bir kısım Türk aydınına da bunu yutturmuştur.

4