Ortak alanda piknik

Hayat ideolojik metinlerdeki gibi iki kutuplu, iyi-kötü, siyah-beyaz, ak-kara, ya o ya bu değildir.

Serbest dolaşılan "Kırçıl" alanlar vardır. Siyah ile beyaz arasında serpe yayılan başka renkler nefistir. Hayat da fikrimce böyledir. Bilim de bunu tasdik eder, etmiştir.

Bir şey hem odur hem budur. Bizim mantığımız (diyalektik) böyle çalışır. İyide kötü, şerde hayır vardır. Ki bu akıl, ilahi yasalara dayanır. Zıtların birliği ve mücadelesi sürer gider. Varoluşta karşıt kutuplar yer alır... Fakat kutuplar arasındaki coğrafya, aradaki o çok iklimli ılıman örüntü; bize kendimizi bulacağımız ferah bir yaşam alanı sunar.

Aristo'nun düz (ya o ya bu) mantığı insanın bilgi seviyesinin alt basamaklarında doğmuş ve genel seviye yükseldikçe eskimiştir. Tıpkı Newton gibi.

Newton bir düzeyde doğrudur, birçok mekanik buluşa neden olmuştur ama Einstein'ın göreli bakışıyla, yani gözlemleyen insanı uzaya koyup oradan bakmasıyla, Newton da Aristo gibi emekli olup bağ bahçe işine girmiştir...

***

İnsanıkâmil Medeniyeti yani Bilgelik Yolu helezonvari bir tekâmül izler. Mesela şimdilerde "Süper determinizm;" birbiriyle alâkasız şeylerin sebep-sonuç (kelebek etkisi) olabileceğini söyler.

Bu da ister istemez, "Bu âlemde her şey birbirine görünmez sicimlerle bağlıdır" diyen Mevlâna'dan, kuantum sicim teorisine atlar. Aslında bu âlemde her şey birbirine âdeta "bağımlıdır." Ağaçlarla hayvanlar yok edildikçe insan da inler. Siyonist katliam maske düşürür, karizma ezer.

Kâfir örtülü demek, perdeli demektir. Tabiatın surlarına asılan rahmani işaretleri göremeyenler demektir. Kavram sallapati kullanımlarda aşınmıştır, bunun yerine böyle insanlara iyi bir göz doktoru tavsiye etmek yerindedir...

***

Çünkü bir davet vardır, her kişiye özel bir davetiye gelmiştir. Davete uyanlara "icabet edenler," kabul edenler... Davetiyeye açıp bakmayanlara ya da bu dijital tantanada es geçenlere "davet edilenler" deriz. Çünkü biliriz ki her türlü insan formu Allah'ın suretinden bir yankı taşır. Ondandır, bizim fikrimiz bütün insanlığa sarılır...

***

Tavizsiz laikçiler de zapturapt seven selefiler de cezalandırıcı ve yasaklayıcıdır. Bazıları için saçını örtmen de yetersizdir. Camide, hayırlı cumalar diyen hatun kişiye selamı almak yerine, "üç tel saçın gözüküyor" diye çıkışabilir. Belki hayatın bir başka sahnesinde, "hayırlı akşamlar" demek veyahut sesli harfler doğru okunsun diye şapka koymak irticai faaliyet sayılabilir.

Oysa "Birlik" olmakta şifa vardır, kazanç vardır. Birlik çokluğu, çeşitliliği kabul etmekten geçer. Bir olma mevzuu, herkesi kendine uydurmak değildir. Tek Tip olmak, modernizmin arızası olduğu kadar fanatik dinciliğin de arızasıdır. Çevreye baktığında herkes görür, Allah çeşitliliği sevmektedir. Ve eğer bir olgunluktan bahsedilecekse, insanın mânâsından, taşıdığı anlamdan, idrak durumundan konuşulur. Böylece abuk sabuk kriterler biter. O ne giymiş bu ne giymiş, saçı nasılmış başı nasılmış, vız gelir tırıs gider...