Bekir Fuat

Karar

Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm

Her gönül bir yük taşır, bir yolda yürür. Kimimizin yolu şehirlerin gürültüsünden geçer, kimimizinki ıssız bir dağ yolundan… Ama bazı yollar vardır ki yalnızca toprağa değil, kalbin içine basar. O yollar bir ömrün değil, bir yüreğin sızısıdır.O yol, dertlerin dile geldiği; ayrılığın, yoksulluğun, ölümün içimizde yankılandığı yoldur.İşte Karacaoğlan

Eski libas gibi âşıkın gönlü

Daraldığında insanın içi, ne yana dönse bir taş duvara çarpar gibi olur. Söz yetmez, susmak ağır gelir. İşte o anlarda bir ses dokunur kalbimize:"Eski libas gibi âşıkın gönlü / Söküldükten sonra dikilmez imiş." Ne bir fazla, ne bir eksik. Bir gönlün sızısı kadar.Erciyes'ten yükselip yüreğimize inen bu ses Seyrani'nindir. Seyrani… Bu toprakların duy

Ben bu cihana sığmazam

Bazı sözler vardır; insanın içinden değil, sanki yıldızlardan dökülür gelir. Ağır ağır iner kalbe; bir kez dokundu mu usulca yerleşir ve bir ömür sızlar, yakar.Bir ömre değil, bütün zamanlara sığmaz…"Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazamCevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam"Bu ses, Seyyid Nesimi'nindir: Cihanı yüreğinde taşıyan ama b

Göç eden kelimeler

Bazen bir şiir sessizce gelir. Gölgesiz, telaşsız, su gibi… Ne yüksek sesle bağırır, ne büyük iddialar taşır. Sadece akar.Sanki suyun ayak sesi gibi...Sohrab Sepehri'nin (1928-1980) şiirleri tam da böyle bir sesle dokunur hayata.Gürültülü çağların dışında kalmayı seçmiştir Sepehri. Sözü bir sığınak gibi kurmuştur.Doğduğu yer Kaşan'dır; ama şiirinde

Külliye rüyası

Rüyamda bu kez Beştepe'deydim.Külliye'nin önünde duruyordum.Dev bir ekran dönüyordu:Katman katman ışık yığını.Her katmanı bir kavram: "Devlet," "Millet," "Reis," "İrade," "Teklik"…Bir görevli yaklaştı, kulağıma eğildi:"Gerçeklik tadında bir rüyaya hoş geldiniz. Lütfen ciddiyetinizi takının." Girişte turnike vardı.Üzerinde dijital bir yazı:"Giren he

Bir Anıtkabir rüyası

Rüyamda bu kez Anıtkabir'e doğru yürüyorum.Taşlar tanıdık değil; ayaklarımın altında tarih hafifçe kıpırdıyor. Taşlar artık dizili değil, konuşuyorlar. Her biri başka bir dönemin sesiyle fısıldıyor:"Bir inkılap daha gördüm dün gece…""Latin harfleri geldi ama köyde hâlâ mektup okunmuyor…""Harf devrildi, kelimeler yetim kaldı…"Aslanlı Yol'un iki yanı

Bir Meclis rüyası

Rüyalar bazen inkılaplarla çelişir. O zaman ne olurRüyamda kendimi TBMM'de buldum. Ama bu Meclis, bildiğiniz Meclis değildi.Binanın kubbesi yoktu. Yerinde, göğe kadar uzanan bir kâğıt yığını yükseliyordu. Yüzlerce kararname, yasa taslağı, yönetmelik ve tüzük... Hepsi üst üste dizilmiş, bir bürokratik minareye dönüşmüştü.Aralarından mürekkep kokusu

İsmet saat kaç

Kendinizi bir an için İstanbul'da farz edin. Fatih'ten Beyazıt'a doğru yürüyorsunuz. Sağınıza baktığınızda denizi görürsünüz, solda Bozdoğan su kemeri. Karşınızda Şehzade Camii yükseliyor. Yanı başınızda bir meczup. Delirmenize gerek yok; Allah size zaten bir tür sarhoşluk bahşetmiş. Yürüyün sadece, şükrederek, tebessüm ederek.Şimdi ne diyeceğimi u

Sadece bizden önce yürümüştür

Bazı insanlar ölmez. Çünkü hakikatin kalbinde yaşarlar.Bazen bir isim düşer yüreğime, ağır ağır…Bir sızı gibi değil, bir sorumluluk gibi.Bazı adamlar vardır; sustuklarında bile konuşurlar.Bazı rüyalar, sessizlikte büyür.Ve bazı dualar, karın altından göğe yükselir.Bazı adamlar vardır; yol boyunca özlenirler.Aklımda hep o soru: Bunca insanın hayatın

Sen özünü Hakk'a çevir

Doğup büyüdüğüm toprakların adıdır Erciyes. Köyüm, yurdum, yuvam… Gözümü açtığımda ilk onun gölgesi düşmüştür üstüme. Yıllar geçti, gölgesi hiç eksilmedi. Gölgesiyle serinledik, rüzgârıyla dinlendik. Çocukluğumun her penceresinden içeri o bakardı. Onunla öğrendim yönümü.Biz Kâbe'ye de Erciyes'e bakarak yöneliriz. Gönlümüz onunla kıble bulur.Zirvesi