Muharrem ayında Hz. Hüseyin Efendimizle olan hadiseleri genel kültür havasında bilgi ve nakil malzemesi olarak anlamak ve kullanmak, meselelerimizi hiç kavramamak demektir. Zulüm karşısında susmayı "dilsiz şeytanlık" olarak değerlendiren, hakkı söylemeyi "sözlerin en güzeli" olarak niteleyen bir dinin mensupları olarak olayları ibret alarak, dersle
10 Muharrem 1444 Hz. Hüseyin Efendimizin şahadetinin yıldönümü. Hicretin 61. yılının 10 Muharrem günü Hz. Hüseyin ve yanında bulunan bir avuç insan (100 civarında) 5000 kişilik Yezid ordusu tarafından kuşatılarak bugün Irak toprakları içerisinde kalan Kerbela'da hunharca katledildiler. Bu normal bir cinayet değildi. Katledilen Peygamberimizin sevgi
Peygamberimiz 'iki kardeş iki el gibidir, biri diğerini yıkar' buyurmuşlardır. Kardeşlikleri ellere benzetip, birini el, diğerini ayağa benzetmemesi, bir gaye uğrunda diğerine yardımcı olmaları bakımındandır. Dostlarıyla, din kardeşleri ile alakadar olmayanları İmam-ı Gazali Hazretleri, 'Onun için bir cenaze namazı kıl. Çünkü o artık ölülerdendir'
Normalden her gün biraz daha uzaklaşıyoruz, tuhaflaşıyoruz. Gönül dünyamızdaki sancılanmayı hissedemez haldeyiz. Toplumsal psikolojik yapıyla hiç ilgilenmiyoruz. Bazen insanların yüreğine dokunmak gerekir. Uygun üslubu, uygun kelimeleri bularak ve gönülden seslenerek olur bu. Zor geçitlerde, tıkanma noktalarında, derin meselelerde. Her türlü gayret
İslam, hayatı kuşatan bir dindir. Camiden çarşıya, devletin başından dağdaki çobana, imamdan cemaate kadar herkese söyleyeceği sözü olan bir din. Medeniyetler yaptı, şehirler kurdu. Ordular yönetti, ülkeler fethetti. Nerede insan varsa, orada bulunmayı kendine uygun gördü. İslam, önceki dinlerin hepsinin kuşatıcısı, hayatın her alanını dolduran bir
Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer'in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali'nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür. Hicret, insanın 'Ben'ini, hırslarını, ihtirasları
Her sene 24 Temmuz'da tarihi hak ve hakikatin, doğruların konuşulması yerine Lozan antlaşmasının yıl dönümlerinde hep o bildik içi boş hayali nutuklar atılır."Lozan'ın İslami iddialarımızın terk edilmesi" olduğu gerçeğinden hiç bahsedilmez. 'Lozan tarihimizdeki en büyük zaferdir' yalanını "Zafer değil hezimettir" doğrusu ile düzeltip bunu da eğitim
İman ve imansızlık iki ayrı cephenin sembolüdür. Küfür cephesinin İslam'a ve Müslümana bakışında hiçbir değişiklik yoktur. On asır önce ne idiyseler bugün aynı durumda ve aynı konumdadırlar. İçlerindeki kin ve nefret aynen devam etmekte, gülücüklü maskeli yüzlerle, diyalog ve hoşgörü kelimeleriyle sürdürülmektedir. Mü'min, her gününü kaliteli, vası
Kitaplardaki değil, hayattaki haliyle "Müslüman, kendini yitirmiş bir değerdir" denilse yeridir. En büyük hastalığı, "dünya hayatına fazla rağbet etmek" diye özetlenebilir. Çünkü yiyecek ve giyecek meselesinden başka hiçbir şeye yeterince önem vermiyor. Hatta ekonomik, siyasal ve mensubiyet çıkarlarını dini görevlerine ve din kardeşliğine tercih ed
15 Temmuz ile ilgili yazılmayan, söylenmeyen, dikkat çekilmeyen bir şey kalmadı. İbret almak, ders çıkarmak hususunda ihmalkârlık gösteriliyor. Sağlam, sahih kaynaklara dayanan 'din eğitimi' verilmesinin zaruret olduğu da anlaşılamadı. Bu eğitim verilmeyince herkes kendi kafasına, düşünce yapısına, yetiştiğiyetiştirildiği cemaat ölçülerine uyar old
© 2016