Peygamberimizin ümmetini ikazı

Peygamberimizin ümmetini ikazı

YAŞAR DEĞİRMENCİ

Sevgili Peygamberimiz, biz ümmetinin önceki ümmetler gibi dalâlete düşerek, Allah'ın gazabına uğramaması için önemli hususların üzerinde durmuş ve hayatın nirengi noktalarına işaret etmiştir. İnsanlar için tayin edilmiş olan hedefe varabilmek için yapılması gerekenin itidal üzere, akıllıca ve devamlı bir gayret olduğunu şu hadis-i şerifiyle en açık bir şekilde ifade etmiştir:

"...Orta yolu tutunuz. Amellerinizi mükemmelleştirmeye ve Allah'a yakın olmaya gayret ediniz. Sabahleyin, öğle ile akşam arası çalışınız. Bir parça da geceden faydalanınız. Aman acelesiz ve telâşsız gidin, orta yolu tutun ki varacağınız hedefe ulaşabilesiniz."(Buhari)

"(İşlerinizde)orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiçbiriniz ameli sayesinde kurtuluşa eremez."Dediler ki:

- Sen de mi kurtulamazsın, Ey Allah'ın elçisi

"(Evet)ben de kurtulamam. Şu kadar var ki Allah rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!"Aşırıya kaçmadan, tamamen ihmal de etmeden işleri, orta yolu takip ederek mutedil bir tarzda yürütmek, dosdoğru olmak bakımından büyük önem taşımaktadır.İnsan, ifrat veya tefrite düşerse, istikameti de kaybeder. Demek oluyor ki, orta yolu tutmak, istikamettir. Mutedil olmak, müstakim olmak demektir. Hislerde, duygularda ve davranışlarda müstakim olmak isteyen önce mutedil olmaya bakmalıdır. Söyleniş sırası, istikamet için itidalingereğine işaret etmektedir.

İslâm; yeme, içme, giyim, kuşam, eşya kullanımı, ibadet gibi her hususta aşırılıktan kaçınmayı, orta yolu tutmayı emretmiş, ifrat ve tefriti yasaklamıştır. Bu sebeple işlerin en hayırlısı itidal üzere olanıdır. Cenâb-ı Hak kâinâtı ve bütün varlıkları dengeli bir şekilde yaratmış ve kullarına da her hususta ölçülü ve itidalli davranmalarını emretmiştir. Ayet-i kerimede: "Allah semayı yükseltti ve mizanı koydu. Öyleyse, sakın taşkınlık edip ölçüyü bozmayın!"buyurmuştur. (55 Rahmân 7, 8) Vehb bin Münebbih şöyle der:

"Her şeyin iki ucu ve bir ortası vardır. Bu uçların birinden tutulursa, diğer uç ağır basar; ortasından tutulursa, iki uç da dengede kalır. (Öyleyse) her şeyin ortasından tutmaya bakın!"

Dış dünyada olduğu gibi insanın psikolojik ve duygusal yetenekleri arasında da bir uyum bulunmalıdır. Bu uyum ahlâkî yaşayışın esasını teşkil eden üç temel kabiliyetin itidalli olmasına bağlıdır. Buna göre akıl gücünün dengeli işleyişinden hikmet, şehvet gücünün itidalli işleyişinden iffet, gazabgücünün dengeli işleyişinden de şecaat faziletleri doğar. İnsanın iç dünyasında bu dengelerin oluşması da adâlet denilen dördüncü temel fazileti meydana getirir ve böylece tam bir ahlâk gerçekleşmiş olur.

Allah Teâlâ infak hususunda mutedil bir yol tutulmasını tavsiye ederek:

"Elini boynuna sıkıca bağlama, tamamen de açıp saçma! Sonra kınanmış olarak pişmanlık içinde kalırsın"buyurmuştur. (17 İsrâ 29) Ellerin boyna bağlanmış olması cimriliği, tamamen açılması da israfı temsil eder. Yâni ne öyle ellerini boynuna bağlamış gibi cimri ol ne de malını saçıp savur. Her iki durum da insanın kınanmasına ve üzüntüye düşmesine sebep olur. Dolayısıyla ikisi arasında mutedil bir yol tutmak gerekir. Cenâb-ı Hak böyle kimseleri övmüş, onları has kulları olarak nitelendirmiş ve diğer insanlara örnek olarak takdim etmiştir: "Rahman'ın o has kulları ki harcadıkları zaman ne israf ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisinin arasında dengeli olur."(25 Furkan 67)

Daha dindar yaşamak ve ahirette yüksek derecelere kavuşmak gibi sırf dinî ve uhrevî duygular bileitidalveistikametten ayrılmayı gerektirmemelidir."Biliniz ki, hiçbiriniz amelleri ile kurtuluşu elde edemez"gerçeği, bunu göstermektedir.

Dindarlık gayretiyle de olsa, aşırılık asla doğru değildir. Çünkü ne kadar iyilik ve ibadet yaparsa yapsın, bir insan bu hareketleriyle kurtuluşunu temin edemez. Zira kurtuluş Allah Teâlâ'nın lütfu iledir. O hâldeyapılacak iş, mutedil ve müstakim bir çizgide dini yaşamaya, onun esaslarına tüm hayatında bağlı kalmaya, gücü ölçüsünde çalışmaktan ibarettir.İşte bu tabiilik ve itidal, insanın hem dünyada huzur ve mutluluğuna hem de ahirette kurtuluşunasebeptir. Dinî bir maksatla bile aşırılığa gerek olmadığına göre, artık başkahiçbir sebep ve gerekçe ile itidal ve istikametten ayrılmamak lazım gelir.