Millet, anayasasını yapamadığı sürece millet olamaz!

Gündemden düşmeyen yeni Anayasa yapmamız, Meclis Başkanı'nın bütün partileri ziyareti, Muhalefet partisini Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinde öncelikli meselelerden olduğu için görüşüleceği de gündemde. Hâl böyle olunca bu hususla ilgili yazımı yazarken bizim münevverimiz, aydınımız (entelijansiyamız) Yusuf Kaplan hocamızın yıllardır ikaz ettiği, "Millet, anayasasını yapamadığı sürece millet olamaz!" dediği içinbugünkü yazıma şeref misafiri olarak hocamızın yazısını izniyle koyuyorum.

"Türkiye'de devletin anayasası var ama milletin anayasası yok. Anayasa, devleti koruyor, milleti değil! Totaliter rejimlerde olur böyle şeyler! Devlet bir anayasa yapmış ama millete sormak şöyle dursun, millete tepeden bakmış, "uyacaksın buna!" diyerek! Üstelik bu anayasa, Ceza Yasası faşist İtalya'dan, Medenî Yasası İsviçre'den, Fransa'dan olduğu gibi alınıp bu topluma Jakoben yollarla yukarıdan monte edilmiş bir anayasa. "Yapıştırma bıyık" gibi sırıtıyor o yüzden!

Milletin anayasası olmadı hiçbir zaman

Mevcut anayasamız, milletin yaptığı bir anayasa değil. Millete dayatılan ithal bir anayasa!

Ne kadar ürpertici bir manzara bu, değil mi Bu manzara, ancak sömürgecilerin tecavüzüne maruz kalan bir ülkenin yaşayacağı bir manzarayı andırıyor, öyle değil mi

Türkiye sömürgecilik tecavüzüne maruz kalmadı çok şükür ama sömürgeleştirilen ülkelerin halkları gibi fakat içeriden, kendi çocukları eliyle terbiye edilmeye, adam edilmeye, hizaya getirilmeye çalışıldı; -dili İslâmî köklerinden sökülüp atılarak; alfabesi yok edilerek; bin yıllık dünya tarihini yapmasını mümkün kılan, bu toplumu dimdik ayakta tutan, her tür saldırıya karşı birbirine kenetleyen, bağlayan, kardeş yapan İslâmî inançları, değerleri ve ilkeleri -başta eğitim, kültür ve sanat olmak üzere- devletin bütün kurumlarından uzaklaştırılarak! Bu toplum niçin İstiklal Savaşı vermişti emperyalistlere karşı peki Bu toplumun inançlarına, değerlerine, kültürüne tecavüz edilmesine aslâ göz yummamak için! Nitekim namusumuza uzatılan el, kahraman Maraşlılar tarafından Sütçü İmam'ın öncülüğünde anında kırılmadı mı Namusumuza el uzatan Yunan piçleri denize dökülmedi mi Bu milletin anayasası olmadı hiçbir zaman. Devşirme elitler tarafından ithal anayasalar yapıldı ve bu millete dayatıldı. İthal anayasaya uymadığı zaman da cezalandırıldı!

Milleti "tebaa" olarak gören bir anayasa!

Bu ülke dışarıdan ele geçirilemedi ama içeriden ele geçirildi. Bu ülke fiilen işgal edilmedi, zihnî işgal altında; o yüzden epistemik köleler yetiştiren üniversitesi, tarih bilincinden, medeniyet ve kültürel aidiyet bilincinden yoksun metamorfoz (başkalaşma darbesi) yiyen kuşaklar yetiştiren bütün okulları çocuklarımızı mankurtlaştırmakla meşgul gece gündüz!

Anayasa, milletin varoluş haklarını değil, devletin varoluş haklarını teminat altına alıyor. Anayasa'nın millet diye bir derdi, kaygısı yok. Anayasa'nın milleti yok: Adam edilecek, şekil verilecek, bir kalıba sokulacak bir tebaası var. Bu milletin tarihini, kültürünü, inançlarını, medeniyet birikimini ve ruhunu benimseyen bir devlet yok bu ülkede. Tam tersine, bu milletin tarihini, kültürünü, inançlarını, medeniyet birikimini ve ruhunu önce inkâr eden, sonra da adım adım yok eden sömürgeci bir yapı var!Bu ülke iki asırdır milletin has çocuklarının elinden alındı. İki asırdır devlet her bakımdan devşirmelerin kontrolünde. O yüzden iki asırdır milletin kültürünü, değerlerini, inançlarını önce küçümseyen, hor gören, sonra da inkâr eden, yok sayan ve yok eden bir devşirmeler şebekesi, ülkenin kaderine hükmediyor. Azgın bir azınlık bu. Kendini Beyaz Türk olarak adlandırdı ama ne Türk ne de Müslüman aslında bu şebeke. Bu azgın azınlık, devleti içeriden ele geçirdi Tanzimat'la birlikte. Mustafa Reşit Paşa denen Londra Mason Locası'na üye olacak kadar aşağılık bir adam Tanzimat Fermanı'nı okudu Gülhane Parkı'nda bir yağmurlu günde. Bu adam kahraman ilan edildi! "Büyük Reşit Paşa" olarak öğretiliyor çocuklarımıza, okullarımızda ülkeyi satan aşağılık bir adam! Bu ülkenin has çocuklarının elinden alındığı, kontrolünün bu ülkenin çocuklarının elinden çıktığı endülüsleşme (yok oluş) sürecidir.