Salih Tuna

Sabah

Kopyacı Ekrem'in günahı ne

İstanbul seçmeni için tam bir hayal kırıklığına dönüşen İBB Başkanı İmamoğlu'na "mahkeme marifetiyle" can suyu vermenin âlemi nedir Birbirinin altını oymakla meşgul "muhalefet esnafını" konsolide etmek mi yoksa sevgili Kılıçdaroğlu'na veya Mansur Yavaş'a "gıcıklık" yapmak mı Sahi maksat nedir İmamoğlu'nun Sözcü gazetesiyle arasını düzeltmek mi Sözc

Düşman okları takip edilince...

Üniversite yıllarında tanıdım onu. İnşaatlarda çalışan, kavruk yüzlü, elleri nasırlı Mardinli bir Kürt'tü. Herkes ona "Erbakancı" diyordu. Bir akşam kahvehanede rastlayınca merakıma yenik düşüp sordum: "Neden sana Erbakancı diyorlar Çok mu seviyorsun Erbakan'ı" Anlattı. Siyasetle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Erbakan'ın kim olduğunu bile adı "Erba

Bir sorum var

Bir gülüşüne ölürüz diyorlardı. Dünyanın en güzel gülen adamıydı onlara göre. O kadar ki pop yıldızlarından "istek parçası" ister gibi canlı yayınlarda "gülmesini" rica ediyorlardı. Miting alanlarında yaptığı konuşmalarla öyle coşuyorlardı ki bir kendilerine jilet atmadıkları kalıyordu. Adamcağızın tek suçu... Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan'

Okan Bayülgen'den bunun hesabını sorun

Sevgili "muhalif" arkadaşlar, son zamanlarda sizde bir "gevşeme" görüyorum. Böyle olmaz, söyleyeyim! Ayrıca, her şeyi de 6'lı masadan beklemeyin. Zira, içinizde mebzul miktarda var böyleleri. O kadar ki, geçenlerde kadın kılığındaki bıyıklı bir yurdum insanı, 6'lı masa paydaşlarından Babacan'a, "Koca istiyorum..." dedi. Babacan da gevşek gevşek gül

Şimdi muhalif olmak vardı...

Yatsıya doğru aradı, "Görüşebilir miyiz" dedi, oldukça telaşlı bir sesle. "Tabii, buyur..." dedim. "Telefonla olmaz" dedi, "yarın müsait misin.." Müzmin muhalif bir arkadaşımdı. Üstelik, sadece siyasi konularda da değil her konuda muhalifti. "Nerde görüşelim" dedim. Bir yer söyledi, söyler söylemez de "Yok, orası olmaz" dedi. Başka bir yer söyledi,

Muhalif olana muhalif olma

Doğan Akın'ın Jurassic Park'ı beni zırto trollereşebelek muhaliflere hedef gösterdi demiştim ya, bu sefer de üzerime Medya Ombudsmanları Faruk Bildirici'yi saldılar. O da yememiş içmemiş ilgili yazımın yayımlanmasını "yadırgatıcı" bulmuş. Sizin anlayacağınız, yazıma "sansür" istemiş! Neden mi "Kucağa oturmak" sözünün Türkçe'deki karşılığı malummuş.

Salih Tuna'ya karşı Gülşen'in yanında

Merhum İzzet Yasar'ın "Doğan Akın'ın Jurassic Park'ı" tesmiye ettiği "Fetullah kapatması liberaller" ile "neomandacıABD yandaşı" solcuların toplaştığı bir internet sitesi var. Manipülasyon konusunda uzmanlaşmış bir site. Sözcü kafalılar gibi öyle "kör kör parmağım gözüne" yapmıyorlar bu işi, son derece sinsiler. Ne de olsa "okumuş çocuklar." Çocuk

Sanatçıymış!..

Bundan 10 yıl mukaddem seçkin konukların futbolla ilgili konuşmalar yaptığı bir toplantıda Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta da oynayan, birçok şampiyonluklar yaşayan Trabzonspor'un efsanevi futbolcusu Ali Kemal Denizci'ye "Siz de bir konuşma yapsanız" demiştim. Pat diye "Biz sahada konuşuruz!" cevabını vermişti. Oysa sahada konuşacak yaşı çoktan geçmiş, 7

Aşko kuşko

Orhan Pamuk'un "Masumiyet Müzesi"nde geçen "Simitle çay içtim" ifadesine muttali olunca ben neden böyle yapmıyorum, dedim. En azından bir kez olsun deneyimlemek istedim. Deneyiş o deneyiş. Allah sizi inandırsın, 2008'den beri "çayla simit yemeyi" bıraktım. Artık sadece "simitle çay içiyorum." Sizin anlayacağınız, romanın üzerimde etkisi büyük oldu!

Çember daraldı Asuman

Bundan 8 yıl evvel MİT TIR'ları kumpasıyla hedefledikleriyle, bugünlerde kimyasal silah "iddiasıyla" hedefledikleri aynı. Tek farkla ki... MİT TIR'ları kumpasında FETÖ başroldeydi, bu sefer PKK başrolde. Lakin yönetmen hiç değişmedi. Yönetmen, yani, her iki taşeronu kullanan ABD emperyalizmi. MİT TIR'ları kumpasında olay yerinde bulunan FETÖ imamı