Ne olur anla!..

Hangi düşüncede olursanız olun şayet Türkçe zevkiniz varsa, merhum Rasim Özdenören'i okuyun. Dünya görüşü taban tabana zıt olan Oktay Akbal bile Rasim abinin bu hakkını teslim etmiştir.
Mesela, "Ocak" öyküsü Türkçe'nin nirvanasıdır.
Sadece öyküleri ve romanlarıyla değil ufuk açıcı eserleriyle de düşün hayatımıza çok kıymetli eserler vermiştir.
Henüz orta mektep sıralarındayken, müstear isimle (Gaffar Taşkın) Yeni Devir'de yazdığı köşe yazılarının müptelası olmuştum. Aramızdan ayrıldığı 2022 yılına kadar da ne yazdıysa okudum.
Kardeşim Ahmet Kekeç'in kabrini ziyaret ettiğimde mutlaka Rasim abinin de başucuna gider duamı ederim.
Demem o ki her daim rahmet ve minnetle anarım.
Fakat aynı Rasim abi, 1991'deki Körfez Savaşı'na ABD'nin safında bizzat katılmamızı (tıpkı Özal gibi) savunmuştu. Hatta, bu düşüncesini bir gezimizde bizzat kendisinden de dinlemiştim.
Yanlış anlaşılmasın, ABD'yle birlikte Irak'a girme düşüncesi ABD sevdasından kaynaklanmıyordu. Tam aksine, ABD-Batı karşıtlığı tüm eserlerinin odak noktasıydı.
ABD'nin Ortadoğu'yu dizayn edeceğini, yeni denklemde yer almak için ABD'yle hareket etmemiz gerektiğini, yoksa gelecekte çok büyük zarar göreceğimizi düşünüyordu.

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin zalimdi, devrilmeyi de cezalandırılmayı da ziyadesiyle hak etmişti. Emperyalistlerin emrinde 8 yıl boyunca İran'la savaşıp yüz binlerce insanın ölümüne neden olmaktan Halepçe katliamına kadar yapmadığı zulüm yoktu.
Fakirin de en nefret ettiği "liderler" arasındaydı.
Lakin, ABD askerlerinin onu yakalayıp dişlerini bir hayvan gibi muayene etmekten ipe çekmelerine kadar her şey felaket kanıma dokunmuştu. İdam edilmesini izlerken sevinen, slogan atan Iraklı Şiiler de midemi bulandırmıştı. Oysa ABD yerine kendileri Saddam'ı ipe çekselerdi alkışlardım.
Hesabım gayet basit ve netti:
ABD-İsrail'i birbirinden hiç ayırmıyor, ne yaptıklarını ve ne yapmak istediklerini hesaba katarak tavrımı belirliyordum. Bu bakış açısı sayesinde Allah'a çok şükür hiç yanılmadım.
Hâliyle, ABD'nin Körfez Savaşı'nı veya