Ragıp Karadayı

Türkiye

İşte hayatımıtuzla buz eden adam!..

Hayallerimi süsleyen "beyaz atlı prensim" göz dolduruyor, herkes de birbirimize pek yakıştırıyordu... Bir yerde okumuştum, aklımda kaldığı kadarıyla şöyle diyordu:İnsanları kaderleri, karşılaştırır,Karakterleri, yakınlaştırır,Kararları, anlaştırır,Davranışları ise uzaklaştırır."Yok!" dedim, sesimdeki muzip titremeyi daha fazla gizleme ihtiyacı duym

İlk günlerin heyecanı bir başka oluyordu...

Bir gün anacığım demişti: "İnsan, bir gözlerine dolanı, bir de kalbine kördüğüm olanı anlatamaz kızım..." Diyordum ki: "Bütün ebeveynler hep gerici, çer çöp, toz toprak, örümcek kafalı, at gözlüğü takmış dar görüşlü, çalışıp kazanmak ve biriktirip üzerinde kuluçkaya yatmaktan maada bir şey bilmeyen kümes hayvanlarından farksızlar..."Ben öyle olmaya

Ne kadar 'ah'çeksemnafile, iş işten geçtikten sonra!..

Aslında ailem, öyle benim gibi; bizim çocukların jargonuyla "zıpır" da değildi. Onları, ne diller dökerek hizaya getirdim... Bir gün arkadaşımın biri "Mahallemizde cami daha çok..." demiş, yakınmıştı. Ben de "Hayır! Bizim gidebileceğimiz modern mekânlar daha fazla..." demiş, bu iddia üzerine hiç üşenmeden onunla mahallemizdeki cami ve dediğim yerle

"Hangi devirdeydik" sualini çok soruyordum kendime!..

"Benimle evlenmek isteyen hâli vakti yerinde o kadar mütedeyyin aile çocukları vardı ki 'Elimi sallasaydım ellisi...' derler ya..." Ah! Akılsız başım ah! "Yakışıklı, uzun boylu, esmer, artist gibi biri..." diyor, başka bir şey demiyor, düşünmüyordum da... Oysa benimle evlenmek, yuva kurmak isteyen hâli vakti yerinde o kadar mütedeyyin aile çocuklar

"Kız Jale daha erken bu işler! Önce mektebini bitir!.."

Bakalım bizi daha neler bekliyordu bu hayat yolculuğunda Anneciğim bir dedektif gibiydi, Tanju'yu araştırıyormuş!.. Aslında sosyal biriydim. Bütün gün okul, iş, spor, tiyatro, sinama şu veya bu şekilde bir faaliyet içindeyim. Anlayacağınız boş durup ne yapacağını bilmeyenlerden değildim. Meşguliyetim çoktu ve o kadar da geniş arkadaş grubum vardı.

Herkes nefesini tutmus?, gözler bana çevrilmişti!

Ragıp Karadayı'nın yeni romanı İTİRAF bugün başladı... -1-"Sınıf arkadaşlarımızla havuzun kenarında gülüp söylüyorduk. O çocuk da çıkageldi arkadaşıyla. Onları görür görmez hep birlikte sustuk..." Kalk!Gözüme bir bak!Bu bir İTİRAF.Oku olma bertaraf!Karşındayım ah!Kıyma bana, günah!Hep gelsen yanıma...Ne olur girme kanıma!Sen ve ben hep yan yana!Bir

Zor olan, kimseyi kırmadan incitmeden yaşamak...

"Medeniyet dediğin şey; pahada, lüks olanda değil, insanın tam özündedir. Allahü teâlâ ahir ve akıbetimizi hayır eylesin vesselâm..." Ölüm, her fâninin istemeyerek de olsa peşinden sürüklendiği en büyük hakikat...Ölüm ne bir şiir, ne de bir felsefe, hele masal ya da hikâye, roman hiç değildi.Lütfü Hoca, zor biri değildi aslında. Herkes gibi doğrula

Babam "Aman Allah'ım!" diyerek kendinden geçti!

"Kapıyı hafif araladığımda ne göreyim Daima bulunduğu yerde değil de halının üzerinde oturuyordu babam!" Hacı Babacığım bizlerle şakalaşıyor, bizim kitap okurken gözlük kullanmamıza, sık sık hasta olup hastaneye gitmemize gülüyordu. "Ne olacak zamane uşağı..." diyor, çeşitli fıkralar bile anlatarak dalgasını geçiyordu. Biz edebimizden boyun büküp t

Çocuk, artıknormalakranları gibi konuşmaya başlıyor...

"Nuran Hanım, Hacı Babalara gittiğinizde haberim olsun, ailecek teşekkür ziyaretine geleceğiz inşallah." Çok kıymet verdiğim komşularımın sevinci bizleri de nihayetsiz sevindirmişti. Bir hafta sonra bir daha gelmiş, okutmuşlar, verilen suları içirmişler, denileni tam yapmışlar. Her gün çocuk daha iyiye doğru gidiyor, iki hafta sonra da normal akran

"Kız kimseye söyleme de sana bir sır vereyim!.."

"Kayınpederimin nefesi çok kuvvetli. Hocasından icazetliymiş. Kime okuduysa şifa buldu. Hastalara okuduğunu da gizliyor." Bana derdini söyleyen arkadaşıma dedim ki:- Kız Adile Hanım sağırlık falan var mı- Yok! Senden benden iyi duyuyor. Doktorlar da kulaklarında bir problem olmadığını söyledi, hatta raporlarında bile yazdılar. Ne olur olmaz kabilin