"Kız kimseye söyleme de sana bir sır vereyim!.."

"Kayınpederimin nefesi çok kuvvetli. Hocasından icazetliymiş. Kime okuduysa şifa buldu. Hastalara okuduğunu da gizliyor." Bana derdini söyleyen arkadaşıma dedim ki:- Kız Adile Hanım sağırlık falan var mı- Yok! Senden benden iyi duyuyor. Doktorlar da kulaklarında bir problem olmadığını söyledi, hatta raporlarında bile yazdılar. Ne olur olmaz kabilinden başkalarına da gösterdik. Bütün doktorların teşhisi aynı olunca anladık ki lâl değil çocuğumuz...- Kız kimseye söyleme de sana bir sır vereyim.- Hayırdır Nuran Hanım ne sırrı- Ya benim yüz yedi yaşında kayınpederim var malumunuz. Tanıyorsunuzdur da. Bazen bize getirdiğimizde giriş çıkışlarda görmüş olmalısınız.- Evet, beli bükük zayıfça, nurlu bir dedemiz!- Aynen, işte onun nefesi çok kuvvetli. Hocasından icazetliymiş. Kime okuduysa şifa buldu. Kendi, hastalara okuduğunu pek gizliyor. "Üfürükçü Hoca, Muskacı, Cinci..." diye kulp takılmasından çok korkuyor da... O, sonra bu işleri Allah rızası için yapıyor hep. Para, hediye falan asla beklemiyor. Teklif etseler de kabul etmiyor, öyle bir şeyleri ısrar edenlere okumuyor bile.- Eee!- Esi, önümüzdeki hafta bakma sırası bizde. Müsait bir zamanda gelin okusun. Benden söylemesi.- Allah iyiliğini versin kız Nuran Hanım! Şimdiye kadar neredeydin Bakmadığımız, gitmediğimiz yer kalmadı.- Kız ben ne bileyim böyle bir derdiniz olduğunu! Hem hiç bahsetmiyordunuz da...- Nasıl bahsedelim Bu mevzu açılınca başımıza ağrılar giriyor. Hoş bir şey değil ki!- Haklısınız! Neyse haftaya görüşelim.- Tamam! Gelmeden önce telefon ederim.- !!! Anlaştık. Hacı Babacığımın yanına gidince de ilk işim onu bu çocuğa okumaya ikna etmek oldu. Zaten bizi kırmazdı. "Çok yakın komşumuz, candan arkadaşımız..." deyince de "Hemen alsın gelsin..." dedi. Müsaade çıkınca da Adile Hanıma telefon