Ragıp Karadayı

Türkiye

Ne istesen beraber olsun isterlerdi...

Sokakmış, mahalleymiş, oyun eğlenceymiş yazmazdı bizim kitaplardaBuram buram toprak kokan bilmem kaç paralık saman sarısı eskimiş kitap sayfaları gibiydim Varsa yoksa ders, istikbal! Böyle geçti çocukluğum, ilk gençliğim. Sokakmış, mahalleymiş, oyun eğlenceymiş yazmazdı bizim kitaplarda Bunları bilmeden büyüdüm. "Aman başına bir şeyler gelir çocuğu

Arkadaşlarımla iyi geçinirdim, herkes benimle oynamak isterdi

Benim için "Ah bu çocuk!" dedikleri oluyordu zaman zaman. İyi mânâda mı yoksa kötü mânâda mıydı pek anlamazdım...Tabii ya; anlatmıştı hani: "İnsan ölünce" demişti, şehadet parmağını yukarı kaldırarak, "Allahü teâlânın emirlerine uyan iyi biri Cennete gider, uymayan, isyankâr, günahkârlar, yani kötü kimseler ise Cehenneme. Cennette her güzel şeyden,

Düşündükçe işin ehemmiyetini daha iyi anlıyorum şimdi...

Gene de yanlış bir şeyler vardı ki hayatımda bu amansız mücadele bitmiyordu. Nefsime yapmadığım kalmazdı ama korkutamazdım.Sonra müthiş bir "Pof!" ve kıpkırmızı bir sessizlikÖlürdüMücadele işte!Ahiret için, ebedîhayatım içindi hepsi de!Zalim NEFİS de! Hain nefis de! Ne dersen de, o bildiğini okurdu Ben de pes etmezdim!Gene de yanlış bir şeyler vard

Elimden, dilimden düşürmem büyüklerime duâ etmeyi...

Anacığım, babacığım öyle çok istisna bir şey yapmaz, çok iddialı olmazlardı ama pek samimiydiler.Babam için, muteber olan, lisan-ı hâldi. Bu şartlarda büyümem, benim de hassasiyetimi artırmış, her şeyimle İslâmiyet'e uymaya, ona münasip yaşamaya daha gayretli olmuştum.Mütevâzıtemiz mekânların o güzel kokuları içime sinmişti. Onlar ahirete göçünce h

Her çocuğun ait iriliufaklı ağaç dalı atları olurdu...

Benim gibi yaşayanlar muhakkak bilirler; kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık. Bir büyüğü olanlar, bu hususta bir adım önde sayılırdı.Daha önce de söylemiştim, çocukluğum Kûfe'de geçti benim. Şu meşhur Fırat Nehri kenarındaki Kûfe'de... En sevdiğim oyuncaklarım ağaç dallarıydı. Söğüt, kavak, palmiye veya herhangi bir meyve ağacı dalı Tahta at araba

"Her şeyi fazla merak etmeyecek ve karışmayacaksın demedim mi"

Eğer öküzü satmasaydın, o ölecek ve belâ atlatılmış olacaktı. Ama sen onları satmakla başkalarının zarar etmesini istedin.Köpek, bu sefer horoza kızmış, öfkeyle seslenmiş:"Beni, ne kandırıp duruyorsun" diye çıkışmış. Çıkışmış ama horoz da altta kalmak istemiyormuş:"Ne zamandan beri arkadaşız benim yalan söylemediğimi bilirsin 'Ziyafet var' dediysem

"Madem öküz hasta,onun yerine eşeği koşayım"

"Öküz kardeş! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım. Dediklerime dikkat edersen rahat yaşarsın!"Bunları dinleyen eşeğin öküze nasihati şöyle olmuş:"Kusura bakma da bunlar hep senin ahmaklığın yüzünden öküz kardeş! Sana bazı tavsiyelerde bulunacağım. Dediklerime dikkat edersen rahat yaşarsın!""Nelermiş onlar""Sabah olunca hasta numarası yap! Akşamdan s

Yakınlarımızı daha çok unutuyoruz!

Dönüp etrafıma baktığımda hayatımda yaşayanlardan daha çok ölmüş olanlar yer tutuyor.Halife:- Ölüm vakti geldiğinde tehir edilme, geciktirme gibi bir keyfîliği de yok Sultan'ım. Lakin bu vaka nedir Suçlu kimdir Ben miyim, yoksa başka birileri var mı- Ha o mu Elbette sen, o, bu değil! Mesuliyet bize, yani sultanlara ait. Dönüp etrafıma baktığımda ha

Korktuğumdan mı ne çenelerim birbirine vurmaya başladı!..

Şahitolduğum bu korkunç manzarayı, bilhassa da tanınmayacak hâldeki bu yüzü, hayatım boyunca unutamayacaktım asla.Kuvvetle oradan oraya çarpan kol ve bacakları ancak sularla buluştuğunda durmak bildi. Derin bir sessizlik kapladı ortalığı; kulakları patlatacak kadar derin bir sessizlikİhtimal rengim bembeyaz kesilmiş, âdetâ bastığım zeminle bütünleş

Süratle yaklaşan felaketin ilk habercisiydi aslında oses!..

Ne kadar durakladım tahmin edemesem de beklenmedik tok ve dolgun bir "Tak!" sesi yankılandı kulaklarımda. Ne olabileceğini tahmin edemedim.Elbiselerim ter karışımı toprakla bulanmıştı. Sanki rüzgâr esmemeye yemin etmiş, bizlere hepten küsmüştü. Ne bir dal ne bir yaprak kımıldıyordu. Böyle havalarda yürümeye takatim yetmiyordu. Yetmiyordu da Behlül