Prof. Dr. İsmet Emre

Milat

Dogville ve Kötülük

Toplum bize ne yapar Gözeneklerimizi mi açar, nefesimizi mi keser Eksikliğimizi mi giderir, bütünlüğümüzü mü bozar İçine girdiğimiz andan itibaren bize yüzmeyi mi öğretir, yoksa o devasa, korkunç dalgalarıyla bizi boğar mı Üzerimizdeki ağırlığı mı alır yoksa üstümüze devasa yükler mi bindirir Bu sorulara verilen cevaplardan biri, sıra dışı yapımıyl

Bizim Hikayemiz

Hayal ettiğimiz hiçbir şey gerçekleşmedi. Yola çıkarken varmayı umduğumuz yere hiç ulaşmadık. Bizim, ailemizin, memleketimizin, dünyanın bu bataklıktan, bu çirkeflikten çıkarak harika olmasa da makul bir bahçeye dönüştürülebileceği o umut aşamasına hiçbir zaman varamadık. Çocukluğumuzun dünyasını süsleyen o benzersiz ütopya, o vardığımızda herkesin

İnsanlığın Son Umudu İspanya

Hayat bize kendi karakterimizi görmeye dair sayısız fırsatlar sunar. Bu fırsatları bazen ıskalasak da çoğunlukla ruhumuzun derinlikleriyle yüzleşir, kendimize oradan bazı anlamlar çıkarırız. Aynada gördüğümüz kendimiz ile aynada başkalarının gördüğü biz'in bir sentezi olarak yaşar gideriz. İç dünya görüntüleri izlenimler, imajlarla bitişir, sonra d

Kralın Soytarıları

Bir uzaklaşma, düşme, kendini ansızın yuvarlak bir gezegenin üzerinde bulma olarak hayat gerçekte nedir Hakikati bulma arayışı mı Kaostan düzen elde etme uğraşı mı Eksikliğini tamamlama hevesi, bütünü görme içgüdüsü mü Bir geçiş kipi, bir kapıdan girip ötekinden çıkma yolculuğu mu Yere çarpmanın etkisiyle uyuşan bilinci yeniden kendine getirerek ha

Edebiyat Bölümlerini Öldürdünüz

Edebiyat zihnin grameridir. Edebiyatla buluşmayan hiçbir dil gerçek amacına ulaşamaz. Edebiyatı olmayan dillerin zamana yenilmesinin sebebi budur. Edebiyatsız dil gövdesiz iskelete benzer. Bir yapısı, biçimi vardır ama her tarafından kuruluk akar. Ten nasıl iskelete anlam veriyor, onda estetik duruşu parlatıyorsa edebi oluş da dile estetik görünüm

İnsan Taslakları

Hepimiz, dünyanın bir köşesinde kendi hayatının hikâyesini yazıyor. Şimdi tam da şu anda bile Afrika çöllerinde, kutuplarda, ekvatorun iki çizgisi arasında birileri, birilerine veya bir şeylere bakıyor, aklından kim bilir neler geçiriyor, bir taşı ötekinin üstüne koyuyor, bir binayı yıkma hesapları yapıyor, bir insanı yeryüzünden silmeyi düşünüyor.

Sorumlu Olmak

Bidayette sorumluluk vardı. İnsan olmak sorumlulukla başlar. Belki biraz da bu yüzden akıl ile sorumluluk hep yan yana olmuştur. Akıl sorumluluğu dayatır, sorumluluk kişiyi akıllı yapar. Sorumluluktan kaçışın başkaları nezdinde tahfif edici tarafı buradan gelir. Kendimiz öyle olsak bile sorumsuz insanları sevmeyiz. Bizi birbirimize bağlayan akıl ip

Gazze Düşerse İnsanlık Ölür

Öyle bir utanç vesilesi ki bu, yazısını yazmaktan, yürüyüşünü yapmaktan, tel'in etmekten utanır hale geldik. Söz eyleme dönüşmüyorsa susmalı değil mi Yürümek yolları aşındırmıyorsa neden sokaklara çıkmalı ki Lanetlemek fatura ödetmiyorsa çenesini kapatmalı değil mi Kurşuna dönüşmeyen cümle yerini çakıl taşının sertliğine bırakmalı… Yakmayan ateş sö

İnfaza Çağrı

Hayat ümit ile ümitsizlik arasındaki sarkaçta salınır. Ümit arttıkça lütuf da artar. Bir kısıtlanma, varoluşun sınırlandırılması olarak ümitsizliğin çoğalması ise insana verilmiş en büyük cezalardan biridir. Hayat ümidin, ölüm ümit tükenişinin olduğu yerde durur. Ümitsizliğin ceza verme biçimlerinden biri olmasının sebebi budur. Hatta denebilir ki

Çirkin Adamlar

"Güzel adamın çirkin adam oluşu yok mu" Sezai Karakoç Son zamanlarda bazı arkadaşlarımla karşılaşmalarımın hemen ardından Sezai Karakoç'un Liliyar adlı şiirindeki şu mısraları dilime dolanıyor. Çünkü 1953 yapımlı Lili filminden etkilenilerek kaleme alınan bu şiirinde şair aynı zamanda "ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris'nin" diyor ve ekliy