Hayat bize kendi karakterimizi görmeye dair sayısız fırsatlar sunar. Bu fırsatları bazen ıskalasak da çoğunlukla ruhumuzun derinlikleriyle yüzleşir, kendimize oradan bazı anlamlar çıkarırız. Aynada gördüğümüz kendimiz ile aynada başkalarının gördüğü biz'in bir sentezi olarak yaşar gideriz. İç dünya görüntüleri izlenimler, imajlarla bitişir, sonra da yaşam hikayemizin parçası olur. Tıpkı bireysel yolculuklarımıza eklenen toplumsal gidişatlar gibi içeriden dışarıya hareket eden hissiyat kımıltıları, dışarıdan bize yönelmiş algı hareketleriyle bitişir ve ortaya varoluşun gerçek bir resmi çıkar. Biz biraz da ruhumuza ve bedenimize dokunanların, çarpanların, yanımızdan geçenlerin tepkimesi olarak varız, var kalırız. Karşılaştıklarımız, temas kurduklarımız kadar karşılaşamadıklarımızın da özetiyiz. Okuduklarımız kadar okuyamadıklarımızın, düşündüklerimizin kadar düşünemediklerimizin de eseriyiz. Yaptıklarımız kadar yapamadıklarımızın da yapabileceğimiz halde yapma cesareti gösteremediklerimizin de ürünüyüz. Bundan dolayıdır ki ne olduğumuz, neden ibaret olduğumuz, neye ne şekilde yanıt verdiğimizle ilgilidir. Eğer varoluşumuz sadece tek kişilik kulübelerden ibaret olsa hayatın hiçbir anlamı kalmazdı. İnsanı insan yapan kendi dışındakilere yönelik bakış açısıdır. Kendini koruma refleksi zaten sabit olduğundan başkalarını, ötekini koruma içgüdüsü insanı insan yapar. İnsanı insan yapan insan doğmak değil insan olmak, insanca yaşamak, hayata insanca bakmaktır. İnsan olmak için emek verir, insanca yaşamak için mücadele eder, hayata insanca bakmanın yollarını arar, kaygısını güderiz. İnsanca yaşama kaygısının olmadığı hiçbir iç dünya insan olma sınırlarına yaklaşamaz. İnsanca yaşama ise sadece birimizin değil, mümkünse hepimizin rahat ettiği, ezmediği ve ezilmediği, aşağılamadığı ve aşağılanmadığı, hakkının yenmediği ve hak yemediği, sınırlarını çiğnetmediği ve sınırları çiğnenmeyen bir insanlık idealini ihsas eder. Bu da doğal olarak bir kişinin insanlığını koruması için insanlığı koruması gerektiğini kayıt altına alır.
İnsanın ve insanlığın kaybettiği zor bir süreçten geçiyoruz. Kendimizi iyi kötü koruyoruz, karnımızı öyle ya da böyle doyuruyor, hayatımızı bir şekilde idame ettiriyoruz ama içimizi kemiren bir kurt var çünkü birkaç adım ötemizde, dünyanın yanı başında kendini koruyamayan çocuklar, kadınlar, gençler, yaşlılar var. Dünyanın dışına itilmiş, başka bir gezegene sürgün edilmiş, insanca yaşama hakkı elinden alınmış insanlar, Gazze'de insanın ve insanlığın onur mücadelesini yürütüyor. Bu onurlu mücadeleye, dünyadan, dünyanın geri kalanından verilen tepkiler dünyanın geri kalanının karakterini ölçüyor. Kimileri konuşuyor, kınıyor, ikiyüzlülüğün, riyakarlığın binbir vechesiyle sahnedeki aynaya resim veriyor, kimileri konuşmak yerine harekete geçiyor ve karakter aynasında insanlıktan geriye kalan son umudu, zamanın tam da bu noktasına işaretliyor. İnsanlıktan geriye kalan son umudu, insanın insan kalma mücadelesindeki son nefesi İspanya'nın şahsında Başbakan Pedro Sanchez üflüyor. "İspanya", diyor, "Gazze'deki soykırımdan dolayı İsrail'e karşı 9 maddelik "yaptırım" kararı aldı. Konuşmuyor, icra ediyor; söylemiyor, harekete geçiyor ve bu dokuz maddeyi sıralıyor: "Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e uygulanan silah ambargosunun yasal olarak pekiştirilmesi ve bu ülkeye silah, mühimmat, askeri techizat alım-satımının kalıcı olarak yasaklanması; İsrail ordusuna yakıt taşıyan tüm gemilerin İspanya limanlarından geçişinin yasaklanması; Gazze'de soykırım, insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarına doğrudan karışan tüm kişilerin İspanya topraklarına girişinin yasaklanması; Gazze ve Batı Şeria'daki yerleşim yerlerinden ürün ithalatının yasaklanması, bu işgallerle mücadele edilmesi, Filistinli sivillerin zorla yerinden edilmesinin durdurulması ve iki devletli çözümün canlı tutulması; yasa dışı İsrail yerleşimlerinde ikamet eden İspanyol vatandaşlarına sağlanan konsolosluk hizmetlerinin yasal olarak gerekli olan asgari hizmetle sınırlandırılması; Refah Sınır Kapısındaki İspanyol askerlerinin sayısının artırılması ve tıbbi yardım alanlarında geniş işbirliği projeleri kurulması, İspanya'nın Filistin'e verdiği desteğin güçlendirilmesi; İspanya'nın Gazze halkına yardım amacıyla yaptığı katkının 10 milyon avro arttırılması; Gazze'ye yönelik insani yardım ve iş birliğinin 2026 yılına kadar 150 milyon avroya çıkarılması." İnsanlığın karakter aynasındaki son umudu olan İspanya, bununla da yetinmiyor ve desteği sadece boş sözlerden ibaret olan diğer dünya liderlerine başka çağrılarda da bulunuyor: 2026 Dünya Kupası'na soykırımcı İsrail'in katılması halinde İspanya'nın turnuvaya katılmayacağını açıklıyor. Bununla da yetinmeyip aynı tepkiyi Eurovision için de gösteriyor ve İsrail'in yarışmaya katılması halinde İspanya'nın orada olmayacağını söylüyor. Dahası var: Açlıkla ölüme mahkum edilen Gazze halkı için harekete geçen Sumud Filosu'na öncülük ediyor ve gemilerin İsrail'in saldırısına uğraması durumunda sessiz kalmayacaklarını açıklıyor.