Filistin Aynası

Ne vakittir Filistin aynasından bakıyorum hayata. Ve bu ayna buğulu, kaba saba, kırık dökük, bir o kadar da hüzünlü görünüyor Sanki dünyadan bir parçaya değil de yıkılmış, terk edilmiş, ışığını yitirmiş, talan edilmiş bir başka gezegene benziyor gördüğüm bütün yerler. Oraya, o aynaya her baktığımda insanlığımdan utanıyorum. Onur kelimesinin çoktan dünyayı terk ettiğini, orası, öylece durduğu sürece hiç kimsenin de mutlak bir onurdan bahsedemeyeceğini düşünüyorum. Çocuklar, hafif bir rüzgarda dalından koptu kopacakmış gibi bağlı hayata. Gözlerini hangi güne açsalar, hayatın penceresinden ölüme bakıyorlar. Aç, susuz, perişan, çaresiz Irmak yerine kan akıyor bu aynadan, vicdan, merhamet yerine zulüm akıyor bu aynadan, sağlık yerine hastalık, hayat yerine ölüm Bakın, yakından bakın bu aynaya; aynanın içinden güzel manzaralar, yaşama sevinçleri, açık gökyüzleri yerine darmadağın edilmiş kentler, tozlanmış çocuk yüzleri, bulutlu bakışlar, tarifsiz kederler yansıdığını göreceksiniz. Ne yazık ki insanlığın başladığı yerde insanlık can çekişirken zulme susarak ortak olan, konuşarak, kınayarak üzerlerindeki sorumluluğu attığını sanan alıklar, hımbıllar, insanlık yoksunları bu aynadaki sırları dökmeye, onun gerisindeki camla unutkanlık oyunları oynamaya gayret gösteriyor. Kör olana ayna ne yapsın ki Gözlerini kapatana güneş neyi gösterebilir

Çocuklar ölürken dünya daha da çirkinleşiyor dostlarım, ayna bunu söylüyor. Ayna diyor ki hayatın garantisi çocuklardır. Yeşertinin, tomurcuklanmanın, çiçek açmanın nabzı çocuklarda atar ve Filistin'de çocukların nabzı atmıyor. Burada çocuklar kahvaltılarla, öğle ve akşam yemekleriyle, sokaktaki oyunlarla, okullarla ve kitaplarla büyümüyor, büyüklerinin nasihatleriyle de değil, hayır, onların ihmalleri, ihlalleri, tetikteki elleriyle büyüyor bu çocuklar ve aslında büyümüyor, büyümeden ölüyorlar. Ölü memelerden süt içilmiyor. Anneler ölünce çocuklar da ölüyor ve Filistin'de her gün, her saat ya anneler öldüğü için çocuklar süt içemiyor ya çocuklar öldüğü için annelerin nefesi kesiliyor. Nerede bir çocuk sesi varsa orada hayatın, nerede bir çocuk ölüsü varsa orada ölümün sesi duyuluyor. Çünkü hem yaşamın başladığı hem de onun parıldadığı yer çocuk yüzleridir. Çocuklar uyurken susmak, ölürken konuşmak gerekir. Çocuklar ölürken büyüklerin sustuğu bir dünyada yaşıyoruz, aynalar bunu söylüyor.

Dünyayı çünkü onurunu yitirmiş insanlar yönetiyor. Kötülük ile onur çünkü hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir kalpte yan yana durmaz. Onurunuzu almadan hangi kötülük içinize girebilir Merhametin çıkmadığı yerden zulüm nasıl içeri girsin Bu bir takastır; onurunuzu verir, kötülüğü alırsınız. Çevrenize şöyle bir bakın, yukarıya, en yukarıya çıkmış insanların yüzüne göz gezdirin, orada zeka parıltısından her hangi bir eser görüyor musunuz Hayır, orada olan şey, alnın bu tarafına düşmüş olan kımıltı hasislik, vicdansızlıktır, zalimliktir. Tanrı'nın rahmetini esirgediği bir yüz elbette yaşamı susturacak, ölüm püskürtecektir. İşte bu sebepten dünyanın en az düşünen insanları tarafından düşünceler mahkum ediliyor, ya derinin altında sonsuz sükuta ya gezegenimizin dışına sürgüne gönderiliyor. O aynadan, Filistin aynasından dünyanın manzaralarına bakın: Hapishaneler düşünce adamlarıyla, düşünce suçlularıyla doluyken geniş alanların, yüzlerinde düşüncenin zerresi bulunmayan siyaset adamlarına, adi suçlulara, kalpleri mühürlenmiş hırs küpü insanlara kaldığını göreceksiniz. Bıraksanız bu hırs küpü adamlar, ölüm yolculuğuna çıkarken dünyayı da ceplerinde götürecekler. Bıraksanız bu hırs küpü kötülük abideleri ölürken gezegenimizi de öldürecekler. Bıraksanız bu ölümü yaşama tercih eden adamlar kendileri, sadece kendilerinin yaşamı karşılığında dünyanın bütün çocuklarına ölümü reva görecekler. Ve yazık, ne yazık ki dünyayı bu kötü adamlar yönetiyor ve yazık ne yazık ki dünyada kötülüğün yasaları işliyor. Kötülüğün yasaları elbette iyileri mahkum edecek, iyilerin mahkum olduğu bir dünyada elbette çocuklar büyüklerin hışmından kurtulamayacak