Öner Yağcı

Cumhuriyet

45. yılında 12 Eylül

Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla Sevr dayatmasını tarihin çöplüğüne gömerek emperyalist paylaşımın tasarılarını kursaklarında bırakan Cumhuriyetimize saldırılar, kuruluşundan beri durmadı. 1920'ler ve 30'larda Atatürk'ün büyük önderliğiyle savuşturulan saldırılar, onun ölümü, 1940'lı yılların amansız aydınlık-karanlık savaşımı ve İkinci Dünya Savaşı'ndan

'Sis'

3 Eylül 1971'de kurulan TÖB-DER'in kapatılmasıyla örgütsüz bırakılan devrimci öğretmen hareketinin 12 Eylül sonrası ayağa kalkarken attığı ilk adımı olan abece dergisinin ilk sayısında (Ocak 1989) çıkan yazım geldi aklıma. "80'li yılların Türkiye'sinde eğitim öğretim sanat kültür: Devr-i şeamet" "Ülkemizin 80'li yılları için, 'bir devr-i şeamet' mi

Ateşlenmiş sevda

"Eğer bir ulus iktidarda bulunan kişilerin onursuzluğunu, alçaklığını, hırsızlığını, yalnızca kendi siyasal görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o ulus erdemini yitirmiştir. Erdemini yitiren ulus bir gün yurdunu yitirir" diyen siyaset biliminin kurucusu Makyavel'in politik güç ve iktidarın elde edilmesi, sürdürülmesi için her türlü aracın ku

'Ol sevda' yaralı

Düşünmek, düşünmeyi sağlayacak birikimi edinmek, bu birikimin verdiği dünyaya bakışla gördüğünü, öğrendiğini, duyumsadığını sergilemek yaşamın insana yüklediği bir görevdir. Bu görevini; düşünerek, kendisi olarak, yeteneklerini geliştirerek, öğrenerek, vicdanlı olarak, aklını ve elini kullanarak, korkuyu yenerek, karşı çıkma cesareti göstererek, ba

Tevfik Fikret'in aynasında gençlik

Ömrün anlam kazanmaya başlaması, yaşamın öznesi olma yolunda atılan adımlara bağlıdır. İnsanın bebeklik süreci büyüklere bağlı olduğu için bu süreçte atılan adımlar yalnızca özne olma ve çocukluğa hazırlanma dönemidir. Nesne olmaktan çıkıp özne olmaya doğru gidiş, insan olma yolundaki çocuklukla başlayan, gençlikle süren en önemli dönemdir ve insan

Gençlik ve gerçeği aramak

"Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ışık saçan

Cehalete karşı öğretmenlik

Doğumlardan ölümlere kendi yolunda yürüyor yaşam. Ülkemizde işbirlikçiler aracılığıyla emperyalist politikalar hayata geçirilip yurt güzelliklerinin, zenginliklerinin maden şirketlerine peşkeş çekilmesi engellenemezken siyasal zorbalık olanca hızıyla sürüyor. Cumhuriyetçi, laik toplumsal muhalefet ayakta. Onun desteğini alan, siyasal önderlik için

Toplumsal cehalet

Sokak röportajında "Hükümete oy verip muhalefetten hesap soran bir toplum" olduğumuzu söylüyor biri. "Kâğıda zammı umursamayan ama tuvalet kâğıdına zam gelince bağıran bir toplum olduk" diyor bir başkası. Bu gerçeklik, Nâzım Hikmet'in "Kabahatın çoğu senin, canım kardeşim" dizelerini, Mahzuni'nin Oy Babo ("Cehalet aklım uçurdu") türküsünü ve "cehal

Kurtulma iradesi ve bilgelik

Bir üniversite amfisinde kürsüdeki hocanın sırada oturan bir öğrenciye, "Sen, ikinci sıradaki mavi ceketli, adın nedir" sorusuyla başlıyor video. "Adım Aleksis" diyor hocanın seslendiği öğrenci. "Aleksis, lütfen sınıfımı terk eder misin" diyor hoca, "Seni bir daha görmek istemiyorum". Şaşıran öğrenci "Anlamadım..." diyor ve "İkinci kez söylemeyeceğ

Edebiyatçının sorumluluğu

Doğa ve yaşamla bütünleşen edebiyat, zamanla yarışır ve zamanı dünden yarına taşır.Edebiyatçı, yaşam serüveninin seçilmiş, damıtılmış, estetize edilmiş biçimini, bir gerçeklikten yola çıkarak bütünsel gerçekliği göstermek yoluyla zamanı aşar.Bu aktarmada daha güzel yaşamların arayışı yer alır.Bir arayışla süren edebiyat, insanlığın dününün perdeler