Nedim Odabaş

Milli Gazete

Arızalı medya zihniyeti!

Türkiye'de medya ve iktidar ilişkisi her zaman arızalı bir zemine oturmuştur. Zira, bu ilişkiyi belirleyen temel unsur, iktidardan bir şeyler uman medyanın, yayın mantalitesini de "Kirli bir anlayış" üzerinde bina etmesi şeklinde gelişmiştir. Cumhuriyet Tarihi boyunca, kendisine böyle bir rol biçen medya, öncelikle siyasete müdahale etmek, siyaseti

Yeni bir medeniyet tasavvuru!

Kabul etmeliyiz ki, vahşi kapitalizm özellikle büyükşehirlerde insanların tüm benliklerini kuşattı. Parayla pulla fazla ilgisi olmayan, "Bir lokma, bir hırka" felsefesinde insan türü artık kalmadı. İnsanlar artık kazanmak, daha çok kazanmak, varı yoğu cebine atmak için çabalıyorlar. Serbest rekabet denilen şey, kendi işiyle iştigal eden herkesi yok

Bu ülkede yaşamak

Ne diyordu Üstad Necip Fazıl Kısakürek, "Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul/Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul/Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa/Yaşasın kefenimin kefili karaborsa" Hükümet yetkilileri ağızlarını açtıklarında dünyada var olan bir küresel krizden bahsederek, ülkemizdeki berbat ekonomik tabloyu bizlere yedirmeye ça

İçimizde şehirler kurmak

Büyükşehirlerde yaşayan insanların en büyük handikapı, kuşkusuz kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşamak. Çalıştığınız iş yeri hariç, sokağa çıktığınızda milyonlarca yabancı yüzün sizleri anlamsız ve boş bakışlarla süzdüğü bir şehir atmosferinde yaşıyorsunuz. Toplu taşıma araçlarında her biri farklı amaçlar için sağa sola dağılan, kaygıları ayrı, der

Reyting mi ahlak mı

Televizyon ekranlarının tanınan simalarından, sohbetleriyle, muhabbetiyle ve farklı tarzıyla dini meseleleri sevdirerek izleyenlere aktaran, özellikle çetrefilli konularda İslam dininin ve ahlakının vazettiği her şeyi olduğu gibi yansıtan ilahiyatçı bir yazar "Reyting mi önemli, yoksa ahlak mı" başlıklı bir yazı yazmıştı. İlahiyatçı yazar televizyo

Perdenin arkasına bakmak!

Bir ülkenin gelişmişlik göstergesi, kişi başına düşen milli gelir olarak lanse edilse de, aslında bu hesaplamanın mantığındaki esas derinlikte gizli olan "Gelir Adaleti"nden başka bir şey değildir. "Kişi başına düşen milli geliri artırdık… 5 bin dolardan 15 bin dolara çıkardık…" Bu söylem, global nitelikte yüce devletlülerimizin övünebilecekleri bi

Sosyolojik travma

Can alıcı bir soru Medyanın hayatımızda yaptığı olumsuz etkilerini azaltabilmek için ne yapmamız gerekir Yayıncılık mantalitesiyle hakkı hakim kılabilmek için çalışan gazetelerin tirajlarını ve okunurluk oranını artırabilmek güzel bir yöntem. Fakat, hayatımızı kuşatan televizyonların zihinlerimizde yaptığı dönüşümün etkilerini ve bu sancılı platfor

Gazze için nutuk atma vakti geçmedi mi

Dünyanın ekonomik tüm parametreleriyle istedikleri gibi oynayabilme sistematiğini oluşturmuş, parasal veriler üzerinde tahakküm oluşturmuş, kültür, sanat ve medya alanında hakimiyetini sağlamış, ülkelerin oluşturdukları birliklerin içinde dahi gizli biçimde kendi politikalarının deklarasyonunu sağlamış Siyonizmin bildiği tek şey vardır: Arz-ı Mev'u

Zor zamanda konuşmak

Haklı olduğunda kavgadan kaçma, bil ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine ise deli derler… Şeyh Edebali'nin oğluna tarihleri aşıp geçen öğütlerinden sadece birisidir bu… Haklı olmak, davasında hakkı, hukuku savunmak… Hakkın hakim kılınmasını sağlayabilmek… Üstad İsmet Özel'in Zor Zamanda Konuşmak adlı bir kitabı vardı… Zamanın zoru, kolayı olur mu

Ahlak ve maneviyat kolonu!

Eğer medyanın Türk toplumunun manevi ve sosyal yapısındaki deformasyonlarını ölçmeye muktedir bir aleti olsaydı, özellikle dizilerin hayatımıza girdiği dönemden itibaren bu aletin tavan yaptığına kesinkes şahit olurduk. Bugünlerde Türk aile yapısını, sosyal ve kültürel yapıyı önemle takip ettiğini söyleyen TRT, 1980'li yıllarda bizleri Dallas dizis