1996-1997 döneminde Üsküdar FM'de, Medyavizyon isimli bir program yapmıştım. Her bölümde, farklı medya mensuplarını ağırladığım programda, genel olarak haftalık medya gündemini yorumlar, olması gerekenle olmaması gereken arasındaki farkları ortaya koyardık. Ama, Medyavizyon, muhalif bir programdı…
Medyanın oluşturduğu sanal gündemlerin peşine takılmayan, toplumu biçimlemeye ve yönlendirmeye çalışan medya mensuplarının ürettikleri haber ve yorumlara karşı dik duruş sergileyen bir yapısı vardı.
Genel bir bakış açısı geliştirilmesi gerekirse, medya zaten muhalif olmalıdır. Toplumu biçimlemek değil, doğruya ve güzele yönlendirmesi gereken bir yönü olması gerekir. İnsanları güdülecek bir koyun gibi görüp, onlara kendi arzuladıkları dünya görüşlerini zerk etmek, enjekte etmek ve toplumu afyonlamak medyanın temel görevi olmamalıdır.
Maalesef bugün, medyamızın genel görümünü, topluma kendi dünya görüşlerini dayatmak, sübvanse etmek üzerine kurgulu bir yapı arz ediyor. İki kutba ayrılan medya yapısı, bir yönüyle iktidarı arkalayan, bir yanıyla kendi meşreplerince muhalefet sergileyen bir kurguda seyrediyor.
Türkiye, değişiyor, büyüyor… Eşyanın tabiatı böyle… Ama bu büyümenin hormonlu olmaması, eğer hormonluysa bile toplumun genetik yapısında bozulmalara yol açabileceği gerçeğini en aşikar biçimde ortaya koyması gereken, toplumu bilinçlendirmesi ve yönlendirmesi gereken organ medya.
Türkiye'nin gelişimi, elbette dünyanın gelişimiyle paralel seyrediyor… Çünkü bilişim ve teknoloji çağında, olup biten her şeyi anında izleyebiliyoruz, görebiliyoruz, elimize alıp test edebiliyoruz. Karşımıza çıkan dünya materyallerini ertesi hafta, bilişim teknoloji marketlerinin raflarında görüp, satın alabiliyoruz.
Bu kadar hızla değişen dünyada, medyanın tek düze kalması, hala eski tas eski hamam yoluna devam etmesi düşünülemez. Elbette, bir kırılma noktası olacak… Medya, bizleri tarihten kalma, arkaik yöntemlerle idare edemeyecek. Yönlendiremeyecek… Güdemeyecek…
Bu kırılma noktasının ne zaman olacağını, nasıl bir yöntemin geliştirileceğini, nelerin ortaya çıkacağını zaman içinde göreceğiz…
Her zaman ifade ettiğim çarpıcı bir gerçek var: Türkiye'de yeni bir medya dilinin geliştirilmesi gerekiyor… Bu medya dili, eski yöntemlerle insanlarımızı yönlendirmeye, biçimlendirmeye çalışan medyanın çanına ot tıkayacak, yepyeni bir dünyanın habercisi olarak ortaya çıkacak.
Ne yapacağız peki
Öncelikle içimizdeki çürük elmaları ayıklayacağız…
Bu sağlayacak en önemli mekanizma, medyanın kendilerini çekip çevirmeye çalıştığı toplumun geliştireceği tepki… Bu medyayı kovamadığımıza göre, hayatımızdan silip atacağımız, onları yok sayacağımız, ortaya koyduğu ürünleri protesto edeceğimiz bir mekanizma geliştireceğiz.