Ülkelerin bilfiil işgali yüzyıllar öncesinde kaldı. O dönemlerde askerler hazırlanır, savaş alayları yola koyulur ve bir ovada karşılaşan ordular, birbirleriyle kıyasıya bir mücadele içine girerlerdi. Bu mücadeleden galip çıkan komutan, o ülkeyi toptan elde etmiş sayılırdı.
Çağdaş dünyada artık, tankla tüfekle işgal dönemi sona erdi. Artık işgaller askeri yöntemlerle değil, bambaşka usüllerle yapılıyor. Mesela, kültürel işgal dönemi. Bir ülkeyi işgal etmeyi planlayan kapitalist zihniyet, öncelikle o ülkenin kültür damarlarını kesmenin yol ve yöntemlerini araştırıyor. İnsanların zihinlerini işgal etmenin formüllerini buluyor. O ülkenin tarih bilincini, kültürel değerlerle olan ilgisini ve bağını, insanların tarihiyle sosyal formlarıyla olan bağlarını yok ediyor.
Birbirleriyle olan en önemli bağlarından olan dilini yok ediyor. Böylelikle birkaç kuşak sonra, o ülkenin geçmişiyle olan hiçbir ilgisi kalmıyor. Örfü, ananesi, kültürel formları, sosyalleşme unsurları, birbirlerine olan sevgi ve dayanışma bağları ortadan kaldırılmış oluyor.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, bu ülkenin değerlerine sahip çıkılması yönünde enerjisini sarfeden, bu ülkenin tarih ve kültür bağlarını zedeleyenlere karşı bayrak açan müthiş bir isim. Çağdaş dünyayı çok iyi bildiği, kapitalist düzeni ta ciğerinden tanıdığı için, onların bizim ülkemizde oynadığı oyunlarla ilgili her şeyi bilen ve söyleyebilen bir isim. Sürekli, "Bu ülkenin insanlarının öncelikle zihinlerindeki ve gönüllerindeki sömürgelerden kurtulması gerekir" tezini savunuyor. Bunu yapmak için de formüller öneriyor….
Öncelikle, bu ülkenin eğitim sistemini kurt gibi kemiren yabancı dille eğitimin ortadan kaldırılması. Sinanoğlu, "Eğitim Türkçe yapılır. Türkçe aldığınız eğitimle belli bir yere gelirseniz, bilim dilini geliştirirseniz zaten yabancılar sizinle irtibat kurmak zorundadır. Oysa, yabancı dille eğitim verilerek çocuklarımızda zihin karışıklığı yapılmak isteniyor, zihinleri esir alınmak isteniyor. Yabancı dil olmazsa olmaz gibi pazarlanmaya çalışılıyor" diye konuşuyor.
Sinanoğlu'nun savunduğu şey aslında çok basit: Kendimiz olmak. Kendimiz gibi davranmak. Kendimize ait değerlerle ortaya çıkmak. Kendimize ait formları ortaya koymak. Kendimize ait kültürü savunmak. Yüzyıllardır bizi biz yapan değerlere sıkı sıkı sarılıp, yabancılara karşı dimdik ayakta kalabilmek.
Zihinlerin ve gönüllerin sömürgeleştirilmesi dedik…. En basitinden, bu ülkenin insanlarını sömürgeleştirmek isteyenler, bazı şeyleri topluma dayatarak zihinlerimizi esir alıyorlar. Öncelikle, marka takıntısı. Bilişim teknolojisinde, giyimde, kılık kıyafette, ayakkabıda, yiyecekte bir marka takıntısıdır gidiyor.

10