Mine Alpay Gün

Milli Gazete

"Dünya ne ki''

Bütün incelikleri kuşanmıştır şair. Gidişi ile söyledikleri adeta eteğe kemiğe bürünmüş, Onu yolcu etmeye gelenlerin dualarına, şiirleri eşlik etmektedir. Hastalığı esnasında da dostları, sevenleri hayata dönmesi için duaları yanına şiirlerini eklemişlerdi. Acı ihtimal olsa da umut dağ gibiydi. Hatta son gece gözlerini açmış, yakınları ile konuşmuş

"Fakirlik, kâfirlik olayazdı"

On gündür Anadolu'dayım. Sivas, Yozgat, Kırıkkale, Kocaeli, Ankara. Halkın konuştuğu yegâne konu, pahalılık. Pazarlar, o eski ucuz yerler değil. Kışa göre domates, biber ve salatalık biraz ucuzlasa da yine de asgari ücretli için ulaşılamayacak fiyatlarla can yakmakta. Halk böyle. Durumu iyi olanlar da fiyatlardan sıkıntılı. Herkesin konuştuğu tek k

Bebek, uyar mı Menemen'e

Çok acılar çekmiş bir millet olduğumuzdan mı, Doğrusu, her normal dışı olay aklımızı başımızdan alabilmekte. Hemen provokasyonu anımsatabilmekte. Zira bu topraklar yalan, iftira, düzmece eylemlerden çok çektiği için. Son olaylarla yine mi deyip savrulduk. Düşünsenize toplumu ve hükümeti deprem etkisi ile sarsmış üstelik Ramazan ayında yaşanan Fadim

Anadolu'nun bin sesi

Her mevsim, doğayı çekip çevirmekte, yeni rötuşlar atmakta. Aylara göre hazırlanması tabiatın. Mayıs'ın görkemi. Anadolu gelin olmuş, yemyeşil yamaçlar arasında, Yol almak mümkün değil. Ya bir çeşme başında durup bakmaya doyamayış. Ya süzülen bir ibibik kuşun peşinde savruluş. Küçük dağların, tepelerin terennüm ettiği ezgileri dinlemeden ayrılamayı

Kahramana kalbini kilitleyenler

Sadece bahçıvan değildi. Yardımseverdi, çevresine ilgiliydi, insanlara merhametliydi. Yapıtlarını insanlara gösterirken gururluydu. Bir çocuk gibi gül çubuğundan yetiştirdiği fidana dönüşmüş eserleri onun yaşama sevinciydi. Mesleği onu anlatamıyordu. İşten kaçmıyor, yardıma koşuyor, taşınacak kolilere omuz veriyor. Bunu da tabii vazifesi olarak gör

Yerliler ve Yabancılar

Özel bir üniversitenin yanında konuşlanmış büyük bir kafeteryanın yanından geçerken gördüğüm manzara üzüntü vericiydi. Tıklım tıklım dolu kafede, karınca gibi kalabalık gençler. Her masada 5-6 kişi hararetle konuşmaktalar. Havanda su dövmekteler. Muhtemelen o saatte derste olmaları gerekirken çok önemli bir iş gibi konuşmayı seçmişler. Akşam izledi

Sadece 43

Koğuşu pırıl pırıl yapıyor. Dokunduğu her şeyi hizaya sokuyor. İki saniye sürmedi benim dağınık bıraktığım masayı adam etmesi. Su şişelerini asker taburu gibi bir tarafa topladı, kitaplarımı intizama soktu. Yemek tabldotundan artan ekmek parçasını peçeteye sarıp saklayacaktım, Kaldırıp çöpe attı. Başhemşire etrafı dağınık görürse çok kızar, dedi. N

Şirin'in cenazesine de saldırdılar

Utanç görüntülerdi. O tabutun içinde bir kadın vardı. Ailesi, sevenleri elleri üzerinde taşımakta idiler mezarlığa. Fütursuzlukta, gaddarlıkta, acımasızlıkta kimsenin yarışamadığı İsrail, öldürmekle yetinmiyor. Şirin'in cenaze törenine de tahammül edemiyor. Sevenlerinin, ailesinin, halkının ona olan sevgisini de öldürmek istiyor. Cenazeyi elleri üz

Modern Zaman Mutsuzluğu

Modern zamanda mutsuzluk nedenleri çok arttı. Evet, imkânlar fazla. Artık erkek gibi kadın da çalışmakta. Ekonomik özgürlüğü olduğundan ulaşmak istediğine ulaşabilmekte. Maddi olarak güçlü olsa da. Kadın eskisinden daha kırılgan. Aynı ofiste çalışan meslektaşının psikolojik mobingine, kiloları yüzünden uğradığını düşünebilmekte. İş arkadaşı böyle b

Çukur ve çiçek

Onlar yüksek sesle konuşmaktalar. Gürültü ile gülmekteler. Biz onlara göre batıda olduğumuzdan daha alçak sesle konuşup kibar davrandığımızdan, Onlardan rahatsız olmaktayız. İtalyanlar da yüksek sesle konuşur, bindiğimiz uçağı sese verirler lakin onlardan huylanmayız. Bütün gazabımız onlaradır. Giysilerini bize uydursalar da, Sakil durmaktalar. Vap