Bir insan nasıl böyle bir katliam yapabilir. Nasıl yeryüzünün ciğerlerini yakabilir. Mümkünü var mı bakmaya kıyamadığımız o yeşil okyanuslara benzin dökmeye. Bir milletin milli serveti ormanları nasıl hunharca ateşe verebilir. Bu hainler ne yazık ki bizim ülkemizden çıkabilmekte. Meczup, ailesine kızmış. O kadar öfkelenmiş ki. O kızgınlıkla çıkıp b
Yetmişli yılların sonları, İstanbul' un Fatih semti adeta diriliş iksirini içip geçmişi günümüze taşıdı. Kimi insanlar şaşsa da, Kimileri bu modern çağın bütün griliklerini, betonlarını, sevgisizliklerini eriten bir devrime tanık olmaktaydı. Evet, ortam kırklı yıllar kadar keskin sertlikler göstermese de. Yine de büyük cesaretti. Mahmud Efendi'nin
İsmi seneler içinde değişse de. Her üniversite sınavında aynı heyecanı çekmekteyim. Kendi gençlik yıllarımızda sanki kolay bir üniversite sınavı yaşamıştık. Evlatların girdiği sınavları her zaman ebeveynler kendi sınavlarından daha ağır bulmuşlardır. Kırk yıldır tanık olduğumuz o sınav kapısı önünde bekleşen anne babalar, çocukları için dua eden ka
Asırlardır bazı soruların cevabını bulamadı kadınlar. Önemsiz görünse de, kendi hemcinslerine verecek cevabın mahcubiyetini her zaman duydular. Özellikle çeyiz ritüellerinde. Sadece kız annesi değil. Oğlan annesi de sandığını açtığında. Evladı için hazırladığı nadide el emeği ürünlerin çamura basmış gibi sapsarı sandık lekesi olduğunu gördüklerinde
Otobüs durağında, İzmir'deyim. Bir grup liseli genç. Üstlerinde eşofmanlar. Belli, çalıştıkları spor her neyse onun idmanından gelmekteler. Yokuşu yürüdüğümden otobüs bankına yorgunluğum geçsin diye oturdum. Gençler gelen otobüsün numarasını, saatini sordular birbirlerine. Sonra, kendi aralarında konuşmaya başladılar. "O şerefsiz çocuk inşallah eli
Bütün incelikleri kuşanmıştır şair. Gidişi ile söyledikleri adeta eteğe kemiğe bürünmüş, Onu yolcu etmeye gelenlerin dualarına, şiirleri eşlik etmektedir. Hastalığı esnasında da dostları, sevenleri hayata dönmesi için duaları yanına şiirlerini eklemişlerdi. Acı ihtimal olsa da umut dağ gibiydi. Hatta son gece gözlerini açmış, yakınları ile konuşmuş
On gündür Anadolu'dayım. Sivas, Yozgat, Kırıkkale, Kocaeli, Ankara. Halkın konuştuğu yegâne konu, pahalılık. Pazarlar, o eski ucuz yerler değil. Kışa göre domates, biber ve salatalık biraz ucuzlasa da yine de asgari ücretli için ulaşılamayacak fiyatlarla can yakmakta. Halk böyle. Durumu iyi olanlar da fiyatlardan sıkıntılı. Herkesin konuştuğu tek k
Çok acılar çekmiş bir millet olduğumuzdan mı, Doğrusu, her normal dışı olay aklımızı başımızdan alabilmekte. Hemen provokasyonu anımsatabilmekte. Zira bu topraklar yalan, iftira, düzmece eylemlerden çok çektiği için. Son olaylarla yine mi deyip savrulduk. Düşünsenize toplumu ve hükümeti deprem etkisi ile sarsmış üstelik Ramazan ayında yaşanan Fadim
Her mevsim, doğayı çekip çevirmekte, yeni rötuşlar atmakta. Aylara göre hazırlanması tabiatın. Mayıs'ın görkemi. Anadolu gelin olmuş, yemyeşil yamaçlar arasında, Yol almak mümkün değil. Ya bir çeşme başında durup bakmaya doyamayış. Ya süzülen bir ibibik kuşun peşinde savruluş. Küçük dağların, tepelerin terennüm ettiği ezgileri dinlemeden ayrılamayı
Sadece bahçıvan değildi. Yardımseverdi, çevresine ilgiliydi, insanlara merhametliydi. Yapıtlarını insanlara gösterirken gururluydu. Bir çocuk gibi gül çubuğundan yetiştirdiği fidana dönüşmüş eserleri onun yaşama sevinciydi. Mesleği onu anlatamıyordu. İşten kaçmıyor, yardıma koşuyor, taşınacak kolilere omuz veriyor. Bunu da tabii vazifesi olarak gör
© 2016