"Fakirlik, kâfirlik olayazdı"

On gündür Anadolu'dayım. Sivas, Yozgat, Kırıkkale, Kocaeli, Ankara. Halkın konuştuğu yegâne konu, pahalılık. Pazarlar, o eski ucuz yerler değil. Kışa göre domates, biber ve salatalık biraz ucuzlasa da yine de asgari ücretli için ulaşılamayacak fiyatlarla can yakmakta. Halk böyle. Durumu iyi olanlar da fiyatlardan sıkıntılı. Herkesin konuştuğu tek konu, hayat pahalılığı. Çiftçi perişan, mazot ve gübre fiyatlarının nasıl uçtuğunu anlatmaktalar. Buğday tarlalarını inceledik, çok şükür geçen yıla göre bol yağışlardan ötürü başaklar dolu. Fakat elektrik, motorin, benzin, şeker, ayçiçeği yağı, et, süt, ekmeğe, yüzde ikiyüzelli, yüzde üçyüzlerde zam, halkın belini bükmüş. Çocukları, bebeleri olan küçük gelirli ailelere bakıyorum, süt fiyatları köylerde bile astronomik. Gelecek nesillerimiz nasıl beslenecekler. pushfn('ads'); Kötü beslenen bu nesiller muhtemelen hastalıklarla boğuşacaklar. İşsizlerin çektiği çile, dram boyutunu çoktan geçmiş. Perişan insanlarla konuşmalarımız derin bir suskunlukla geçmekte. Kelimeler kifayetsiz kalmakta. Sempozyumlarda güzel bildiriler sunan, araştırma kitapları bulunan, özel kitapevlerinde küçük ücretle çalışan, yıllardır düzenli bir işe girememiş çok değerli bir kardeşim aradı, "İstanbul'dan gittiğini, Eşi ile aralarının işsizlikten açıldığını. Burada da işsiz, orada da işsiz. Köyüne yerleştiğini. Hiç olmazsa baba ocağında oturur, kira vermem" diye düşünmüş. Eğitimli insanların, kariyer sahibi kardeşlerimizin belini büken işsizlik. Fakat fakirliğin nasıl bir canavara dönüştüğünü orta yaşlı bir Anadolu annesi Sivas'ta anlattı. Kimselerin duymasını istemediği bir