Abdüllatif Uyan

Türkiye

"Rûhunuzu faydalı ilimlerle doyurun!"

Türkistân'ın en büyük velîlerindenUbeydullah-ı Ahrârhazretlerinin kabr-i şerîfi Semerkant'tadır.Bu zât bir gün;"Kardeşlerim! Doğru kitap okuyun, rûhunuzu faydalı ilimlerle doyurun. Nasıl ki, bedenimiz gıdâya muhtaçsa, rûhumuzun da buna ihtiyâcı var"buyurdu.Ve şöyle devam etti:"Bedenimiz topraktan yaratıldığı için onun gıdası, topraktan çıkan şeyler

"Sana, kardeşine yardım etmek yakışır!"

Ubeydullah-ı Ahrârhazretleri devrinde zamânın Sultânı, Ahmed Mirza olup, bu zâta bağlıydı.Hem de gönülden.Kardeşi Sultân Mahmud da, başka bir yerin hükümdârıydı. Ama bu, kardeşi Ahmed Mirza'nın toprağına göz dikmiş, savaşmak istiyordu.Ahmed Mirza, bu hâli Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine arz etti. Büyük velî, kardeşine mektup yazdı:"İkiniz kardeşsin

"Niyetin Allah içinse..."

Ubeydullah-ı Ahrârhazretleri talebeleriyle bir yere gidiyorlardı ki, bir ara "kâğıt kalem" istedi talebelerin birinden."Ebû Saîd" yazdı.Ve koydu cebine.Sonra da bir "Fâtiha" okudu onun için.Fakat kimse bir şey anlamadı.Bir talebe sordu:"Efendim, Ebû Saîd ismini, o kâğıda niçin kaydettiniz"Büyük velî, ona;"Bu, öyle birinin ismidir ki, çok yakında Se

"Senin, Sultân'la ne işin olur ki!."

Türkistân'ın en büyük velîlerindenUbeydullah-ı Ahrârhazretleri zamânında Mirza Abdullah diye bir sultân vardı ki, bu büyük zât onu görmeye gitmişti bir zaman.Kapısını çaldı.Çıkan görevliye;"Sultân'ı görmek için gelmiştim"buyurdu.Adam edepsizdi.Küstah bir tavırla;"Bizin pâdişahımız pervâsız biridir. Onunla görüşmek, öyle kolay değildir" dedi.Büyük z

Kaptaki yılan yavrusu!..

Konya'da dünyâya gelenSeyyid Ebül Vefâhazretlerinin büyüklüğüne, zamânın Sultânı inanmıyordu. Onuimtihana kalkıştı.Baş vezîre emretti:"Bir kabın içine bir 'yılan yavrusu' koyup götür Ebül Vefâ'ya. Bakalım içindekini bilecek mi"Baş vezîr geldi bu velîye.Ve kabı koydu önüne.Büyük zât gözlerini kapayıp;"Dünyânın her yerini taradım. Sâdece bir 'yılan y

Ateş, pamuk ve kar...

Seyyid Ebül Vefâhazretlerinin bir hohbetinde cemaat fevkalâde etkilenmiş, mest olmuştu.Sultân, tebdîl-i kıyâfetle gelip bütün cemaati nûra gark olmuş hâlde görünce şaşırdı!Saraya geldi.Vezîrine "Bir kabın içine bir miktar hamur koyup Ebül Vefâ'ya götür ve'Sultânımızın selâmı var. Erkek ve kadınlardan bir meclis kurmanı istiyor'de!" diye emretti.Vez

Sultâna şikâyet ettiler!..

Seyyid Ebül Vefâhazretlerini çekemeyenler, hükümdâra gidip;"Sultânım! Bu kişiye tâbi olan binlerce insan var. Onlara, 'sultânlık benim hakkım' diyormuş" diyerek şikâyet ettiler.Sultân sinirlendi!Ve emretti bir adamına;"Onu huzûruma getir!"Ebül Vefâ hazretleri, o gelenle Bağdat'a doğru yola çıktı...Kendisine "on bin kişi" refâkat ediyordu. Deniz kıy

"Allah'ın öyle kulları var ki!.."

Seyyid Ebül Vefâhazretlerinin kabr-i şerîfi İstanbul'un Vefâ semtindedir. Bu zât, Buhâra'ya gidip zâhirî ilimleri tahsil ederek geri döndüğünde hocası Şenbekî hazretleri çok iltifat etti kendisine.Ancak bu iltifâtı fazla buldu insanlar.Şenbekî hazretleri; onların da anlamaları için bir ziyâfet tertip edip, herkesi buna dâvet etti.Bir maksadı vardı.

"Sendenziyâfet bekliyoruz!"

Konya'da dünyâya gelenSeyyid Ebül Vefâhazretleri, Buhâra'da tahsîlini bitirip geri dönüyordu. Arkadaşları dedi ki;"Bize ziyâfet vermelisin.""Niçin""Çünkü tahsîlini mükemmel yapıp bitirdin. Bunun şerefine bizi memnun etmen lâzım."Cevap verdi ki:"Memnûniyetle ama biliyorsunuz ben fakîrim. Size ziyâfet verecek kadar param yok."Arkadaşları diretti:"Biz

"Tâc-ül ârifîn..."

Konya'da dünyâya gelenSeyyid Ebül Vefâhazretleri, bir gün, hocası Şenbekî hazretleriyle, üç gün üç gece sohbet ettiler.Dördüncü gün oldu...Hocası onu çağırıp;"Ey Ebül Vefâ!.. Velîlerin ruhları her sene bir defâ, falan yerdeki sahrâda hazır olur. Peygamber Efendimiz de o mecliste bulunur"buyurdu.Ve sordu:"Ne dersin, biz de o mecliste bulunalım mı ac