M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Beşinci Şuâ'daki şablon

Bediüzzaman Said Nursî'nin "Beşinci Şuâ" nâmını alan eserinin ilk telifi Meşrutiyetin tâ ilk yıllarına (1907-1908) kadar gidip dayanıyor. Bilâhare tekmil-tanzim edilerek neşeredildi.Bu risale, Cumhuriyetin ilânından 15 sene kadar telif edilmesine rağmen, ne gariptir ki en çok Cumhuriyetin ilk yıllarında ve daha çok tek parti döneminde bu esere karş

Risaleler nasıl "yazdırıldı"

İnsan bilmediği ve aklının almadığı şeye çoğu kez karşı gelir, muhalefet eder. Hatta, bu hususta nihaî sınıra işaret eden şöyle bir darb-ı mesel var: İnsan cahili olduğu şeyin düşmanıdır.Bu noktadan hareketle diyebiliriz ki: Bediüzzaman Said Nursî'ye ve onun telif etmiş olduğu Nur Risalelerine karşı gelen, muaraza eden, yahut düşmanlık besleyenleri

İman, korku, hürriyet, esaret...

Yüksek bir iman coşkusuyla yazılan İstiklâl Marşı "Korkma!" diye başlıyor.Bu marşın Birinci Meclis'te defalarca okunması ve alkışlar arasında "Millî Marş" olarak kabul edilmesi, İstiklâl Harbinin aynı zamanda kuvvetli bir iman sayesinde zafere ulaştığını gösteriyor. Aksi halde, vatanın işgalden, milletin esaretten kurtulması başka bir bahara kalırd

Cifir ilmi ve ebced hesabı

Risale-i Nur'da cifir ilmi (ilm-i cefr) ve ebcedî hesaba dair muhtelif bahisler var. Bilhassa Birinci Şua ve Rumûzât-ı Samedaniye gibi risalelerde bu ilim yeterince istimal edilmiş.Dahası, Rumûzât-ı Samedaniye'nin bir ismi de "Hurûfât-ı Kurâniye Risâlesi"dir. Yani, ilm-i cifir ve hesab-ı ebcedî ile Kur'ân'ın tabir ve harflerinden birçok mana istihr

Sinüzit illetinden nasıl kurtulduk

1990'lı yıllarda birkaç hastalığı birden yaşadık: Mide kanaması, on iki parmak bağırsağında ülser, sinüzite bağlı şiddetli baş ağrısı, ayak mantarı, vesaire…ok şükür, fıtrî ilâçlar kullanarak tedavi olduk ve zamanla hepsinden kurtulmuş olduk. Bugünkü yazıda, hem kendim, hem birçok mesai arkadaşlarımın sinüzit illetinden nasıl kurtulduğumuzun hikâye

Türk aydınının hastalığı

Said Nursî ve eserleri hakkında yaklaşık yüz yıldır bir "aydın hastalığı" var. Buna "Cumhuriyet aydını hastalığı" veya "entelektüel hastalığı" da denilebilir.Bu hastalık, ilk başlarda daha çok "dinden-diyanetten uzak" kimselerde görülüyordu. Sonradan buna bir kısım İlâhiyatçı ve Diyanet mensubu kimseler de dahil oldu. Hatta, son zamanlarda din ve İ

Asıl cumhuriyetçiler dışlandı

Cumhuriyet ilân edildiğinde, Millet Meclisi'nde iki grup vardı: I. Grubun başını M. Kemal, M. İsmet ve M. Fevzi Paşalar çekiyordu. II. Grubun başında ise K. Karabekir, Ali Fuat ve Refet Bele Paşalar bulunuyordu.1923 yılı Mart ayı sonlarında Ali Şükrü Beyin katledilmesinden sonra, II. Grubun gücü kırılmış ve Meclis'te zayıf bir duruma düşmüşlerdi. A

Gizli hatalara dolaylı ceza

Hayatın genel doğruları vardır. Onlardan biri de şudur: Şu dünya hayatında hiçbirimiz torpilli veya imtiyazlı olarak yaratılmış değiliz.Bu hayatta hepimiz acıkır, yorulur, hastalanır, hatta sakat veya özürlü hâle gelebiliriz. Hepimizin başına türlü belâlar, musibetler, felâketler gelebilir. Hepimiz türlü baskılara, zulümlere haksızlıklara mâruz kal

Doğruyu olduğu gibi yansıtmalı

Dosdoğru olmak, doğruları olduğu gibi yansıtmak demektir. Hakperest bir insan, bildiği ve inandığı doğruları eğip bükmeden anlatmaya çalışır.Hemen bu noktada bir ölçüyü daha hatırlatarak devam edelim: "Her dediğin doğru olmalı; fakat, her doğru her yerde söylenmez." Bu ölçüden âcizâne şunu anlıyorum: Yazdıkların, anlattıkların muhakkak doğru olmalı

İspanya'dan Osmanlıya Yahudî transferi -2

İspanya hükûmeti, 1490'lı yıllarda anlaşmazlığa düştüğü Yahudîler üzerindeki baskıcı politikaları şiddetlendirdi.Hıristiyanlığı kabul etmeyenleri engizisyon mahkemelerinde cezalandırdı. Hıristiyanlığı kabul ettiğini söyleyenlerin de bir nevî takiyye yaptığı anlaşılınca, iş daha da ciddiye bindi. Devlet yöneticileri ile kilise yöneticileri, "Yahudîl