Kurtuluş Tayiz

Akşam

Kalpaklı Atatürk'ten Eko'ya: FETÖ'nün bukalemun taktiği

17-25 Aralık yargı darbesinin üzerinden tam 12 yıl geçti. Bu girişim, FETÖ'nün seçilmiş hükümeti devirmeye yönelik ilk açık hamlesiydi. Fethullah Gülen'in kendi ifadesiyle 17-25 Aralık bir "teknik nakavt" denemesiydi. Bu "teknik nakavt" başarısız olunca, 15 Temmuz'da bu kez askeri darbeyle Erdoğan'ı ve Türkiye'yi nakavt etmeye kalkıştılar.Ancak 15

İmamoğlu'nu savunmaktan fırsat buldukça Bilal Erdoğan'a saldırıyorlar

İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan'ın, FETÖ'nün bir ihanet topluluğu olarak internet ve sosyal medya üzerinden hala toplumun birliğini hedef alan psikolojik harekat ve algı operasyonları yürütebilmesine ilişkin sözleri, bilinçli biçimde çarpıtıldı. Söyledikleri, akıl dışı bir şekilde "babasını övüyor" noktasına çekildi. Oysa bu

Adı ve kaderi: Mehmet Akif Ersoy

İstiklal Savaşı'yla adı özdeşleşmiş bir isimdir Mehmet Akif Ersoy. Balkan Savaşları'ndan Çanakkale'ye, oradan Kurtuluş Savaşı'na uzanan zor yıllarda en önde mücadele eden aydınların başında gelir. Milletvekilliği yapmış, fakat her şeyden önce büyük bir şair ve entelektüeldir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı'nın da yazarıdır

Yeşil'in geri dönüşü: Tehdit kime

1990'lı yıllarda adı en çok yargısız infazlar ve faili meçhul cinayetlerle anılıyordu. Güneydoğu'da işlenen çok sayıda karanlık olayın arkasında onun olduğu iddia ediliyor, istihbarat içi hesaplaşmalarda kullanıldığı, Binbaşı Cem Ersever'i öldürdüğü öne sürülüyordu. Susurluk skandalıyla birlikte adı daha da görünür hale geldi. Hatta Apo'ya yönelik

Çözüm sürecinin aşil topuğu: Suriye

2009-2013 yılları arasında yürütülen çözüm süreci, çoğu kişinin sandığının aksine içerideki bir dinamikten değil, "Kobani" provokasyonu gibi dış bir etkenden dolayı bozulmuştu. PKK, sürecin sunduğu tarihî fırsatlar ortadayken, Suriye'nin kuzeyinde ortaya çıkan "bağımsız devlet" vaadinin peşine takıldı. Örgüte bu vaadi sunan arka plandaki gücün ise

Hakan Fidan'dan 'İmralı' analizi

Yeni çözüm sürecinin zorluklarını anlayabilmek için, önceki benzer girişimlerin yürütüldüğü döneme dönmek ve o sürecin doğrudan aktörlerine kulak vermek faydalı olabilir.2009-2015 yılları arasında çözüm sürecini doğrudan yürüten dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan'ın bu konudaki tanıklığı, değerlendirmeleri ve analizleri bu açıdan büyük önem taşıyor. D

CHP ile DEM'in yolları ayrılır mı

CHP ile DEM arasındaki "cellat" tartışması bu soruyu yeniden gündeme taşıdı. En baştan söyleyelim: İki partinin yollarını ayırması, ittifaklarını kökten değiştirmesi ya da açık cepheleşmeye girmesi oldukça zor.2009 sonrası süreçte siyaseten elverişli koşullar oluşmuştu. "Kürt açılımı" başlatılmış, Kandil'le Oslo'da, Öcalan'la İmralı'da görüşmeler y

Kim cellat, kim kurban

CHP ile DEM arasında ilginç bir tartışma yaşanıyor: Stockholm sendromu...Özgür Özel, kurultayda DEM'e seslenirken "Herkesi Stockholm sendromuna kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğumuz celladımıza aşık olmamaya davet ediyorum" dedi.DEM cephesinden yanıt gecikmedi: "Gerçek celladımızı tanıyoruz; eski defterleri açtırmayın, cellatlarımızı unutmadık

Papa'nın Türkiye ziyareti kimi gerçekten rahatsız etti

Uzun bir aradan sonra Türkiye'de tuhaf bir yakınlaşma/ittifak doğdu: Sekülerlerle muhafazakarlar, aynı anda Papa karşıtlığında buluştular.Seküler kanat hemen 1920'lerin laiklik reflekslerini, muhafazakar kanat ise Malazgirt'ten Haçlı Seferleri'ne uzanan tarihî tepkilerini devreye soktu. Ortak ezber şu: "Papa'nın Türkiye'ye gelmesi tesadüf olamaz!"

İmralı ziyareti: Bu kez farklı olur mu

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin çağrısı üzerine "Terörsüz Türkiye" sürecinin başlatılması ve ardından da hızlı bir şekilde Meclis'in İmralı'ya heyet göndermesi -kamuoyunda olmasa da- siyasiler ve medya arasında çözüm ve barış umutlarını artırdı. İmralı'ya kilidi açacak anahtar olarak bakılması, 40 yıldan fazladır süren, dönem dönem artan azalan terör