Zeynep Oral

Cumhuriyet

Umudu savunma sanatı

Bugün 2025'in son pazar günü. Ne yıldı ama. Silindir gibi geçti üzerimizden. Yokluklar, yoksulluklar, yitirmeler, adaletsizlik, susturulmuş sesler, gözdağı vermeler, bastırılmış kahkahalar... Toplumsal acılarla bireysel acılar bir kez daha iç içe geçti. Hayır hayır, bugün pazar ve her şeye karşın, tatlı bir telaş içindesiniz. Diyanet, son cuma hutb

Eskişehir-İstanbul seferi...

Tren Eskişehir'den ağır ağır kalktı. Adı "hızlı tren" ama sanki acele etmeyi ayıp sayar bir hali var. Eskişehir geride kalacak, kalıyor... Sabah serinliğinde doğa da insanlar da uykulu... Camın gerisinde Anadolu, suskun ama dirençli. Trenin içinde insanlar suskun ve yorgun... Yanımda oturan genç kız, tren hareket etmeye başladığı an uykuya daldı. T

Hayal kurmaktan vazgeçmeyin...

Sahnede bir adam var. Yeldeğirmenlerine saldırıyor. O değirmen yalnızca değirmen değil: Sahneye baktığımda, değirmeni örgütlü kötülük, hoyratlık, kabalık, sıradanlık, yozluk, gizli tanıklık, maçoluk vb. olarak görmeye başlamaz mıyım! Yok böyle olmaz baştan başlamalıyım: "Don Quixote" bu kez müzikal olarak karşımızda. Neden "Don Kişot" değil "Don Qu

Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve "Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı" diye haykırabilirsiniz. Benim için Uluslararası İstanbul Tüyap Kitap Fuarı gerçekleştiği ilk günden bu yana çölde bir vaha işlevi gördü. 12 Eylül darbesinin, silindir gibi ülkeyi dümdüz ettiği,

Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var Başta kadın hakları, insan hakları olmak üzere hukuktan siyasete, iletişimden bilim insanlığına ve kadın olmaya uzanan; yaşamın her alanında örnek oluşturduğu için... Öncü olduğu için... Emeğini savunduğu ilkeler ve insanlık uğrana cömertçe sunduğu için... Birkaç kuşağın rol modeli olduğu için

Roman gibi

Sabiha, Zekeriya ve Yıldız Sertel. Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı'nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir. Onlar bizim il

Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı. Dayanamadım yeniden izlemeye gittim. Daha kapıdan adımımı atarken o koca kamusal mabedin -AKM'nin- fuayelerinde her yaştan genç kalabalığa karıştığımda, İstanbul'un ve ülkemin tüm yaraları, tüm yanlışları, tüm yokluğu ve yoksulluğu, tüm kaosu sanki dışarıda kalmıştı. İçeriye yalnızca "insanın kırılganlığ

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan. Arada parçalanmamak çok zor! Mücadeleden yorgun düşüyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'nde "Yıldızlı Ağaç" diye bilinen ağaç, gençler tarafından yılbaşı yaklaşırken süslenir. Kış soğuğunda bir yılbaşı ağacının ışıklarıyla neşelenmekten daha

Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal. Afişe bir de not iliştirilmiş: 23 Nisan 1964 tarihli. "...Gel diyorum, artık gel" diye başlayan; "Tuhaf değil mi, seni seviyorum Suna" diye biten bir not... Ergun Köknar'ın ömür boyu eşi olacak Suna'ya, "tuhaf" karşılasa da "Seni seviyorum Suna" çığlığı kada

Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, "Korkma Biz Kadınız!" başlığını görmek çok hoşuma gitti. "Korkma" sözcüğü müthiş bir sözcük. İstiklal Marşı'mız o sözcükle başlar. Anaların ağzında o sözcük tılsımlı bir okşayış olur. ocuklarımıza, sevgilimize, eşimize, dostumuza "Korkma, yanında ben varım" dediğimizde yeryüzünün en büyük güvencesidir. Nicedir korku egemenliğinde