Ünal Bolat

Türkiye

Paşa Bey

"Müessese MüdürüPaşa Beyin yüzüne telefonu kapatmışsın, hakaret etmişsin, ne yapacağız"Tavşanlının Ayvallı köyünde yaşayan ilkokulu sekiz yılda zar zor bitirebilmiş, yalan nedir bilmeyen özü sözü bir Anadolu'nun tipik saf temiz mert delikanlılarından biriydi.Bu bölge insanı gibi o da yer altı madeninde çalışmaya evine ekmek götürmeye başlamıştı. Kö

Bir kabak ve bir tutam nane

"Bir anda gözlerimiz doldu. Öyle duygu dolu anlardı ki kelimelerle tarifi imkânsız…"Annem, geçen yıl kasım ayında kardeşime demiş ki:"Amcan köyden kabak getirdi. Ablan için bir tane, senin için de bir tane ayırdım. Bir de nane koydum kenara. Geldiğinde alırsın."Kardeşim şaşırmış:"Kış günü ben oraya ne zaman gideceğim de kabağı alacağım" demiş içind

Takdirden öte yol yok

"İşkencenin her türlüsünü seyrediyordum suratsız bir ifadeyle aynaya bakarken..."Sabrı zamana emanet ettim. Aşkı örttüm, belki sahtelikle bezedim. Ürettiğim bahanelerden erittim yıllarımı. Gizleyip sakladım en derin duygularımı. Ayrılık vakti çattığında çattım kaşlarımı. Eğilen başımı kaldırdım güçlükle. Buldum kendimi uçuruma götüren düzlükte. Kim

"Ölümü öldürebilir misin!."

"Güneş, batıya koşturup batınca ışıklar yandı. Tenteler altına geçtik. Masalar kuruldu..."Sevgi saygı ve hayal dolu duygularımı yazmaya bugün de devam ediyorum...'Vosvos'un yanına ilk ben vardım. Turuncu rengi hâlâ yerindeydi. Ahmet Dedem, elleri cebinde, o arabanın önünde durmuş bekliyordu. Gözleri dalgındı."Bu araba" dedi, "beni bir ömür taşıdı.

"Bu, gerçekten ben miyim"

"Gün battı. Işıklar yandı. Kırmızı tentenin altına büyükler yerleşti, çocuklar çimenlere yayıldı..."Sevgi saygı ve hayal dolu duygularımı yazmaya bugün de devam ediyorum..."Sen hâlâ o umudu anlatıyorsun. Şimdi çocuklar navigasyondan bakıyor yollarına" dedi. Kadınlar baş başa vermiş sohbet ediyorlardı. Kimisinin sesi çıkmıyordu ama gözleri her şeyi

Manavgat'ta yaz akşamı hülyası...

"Birbirlerine yaslanan omuzlar, hayatın yükünü paylaşacaklarının ilk işareti gibiydi..."Gün akşama dönüyordu… Güneşin son ışıkları gökyüzünü turuncu-mor bir tabloya çevirmişti. Manavgat'ın buhurdan gibi tüten yaz akşamlarından biriydi; yine de arada bir sıcak meltem yüzlere dokunuyor, eski günlerden fısıltılar getiriyordu sanki.Gri saçlı güngörmüş

Kaza yaptığıma inanmadılar!

"Ben kendim kaza yaptım diye ne tutanak tuttum ne resim çektim ne polis çağırdım!.."Hatırama bugün de devam ediyorum... Daha önce de başka yerlere yolculuk yaparken yine böyle uyku hâli olmuş çabuk geçmiş ve kaza yapmamıştım. Haydi dedim yine gelir geçer diye düşündüm ayrıca otobanda durmanın yasak olduğunu biliyordum. Hepsinden önemlisi tabelaya b

"Olacakla öleceğe çare yok"

"Balıkesir'den 15.00 sularında Bursa'ya hareket ettim. Şartlar yolculuk için çok uygundu..."Efendim ben 45 yıllık şoförüm. Ülkemizin Marmara ve Ege bölgesinde daha fazla olmak üzere hemen her yerinde araba kullanmışımdır. Halen de kullanmaya devam ediyorum.Bu süre içinde ufak tefek sürtünme ve dokunma dışında kazam olmamıştır. Trafik kurallarına az

Acil gelen telgraf

"Kızımı ve oğlumu anneme bırakıp hemen Gelibolu'daki lojmana gitmeye karar verdik..."Gelibolu'daki hatırama devam ediyorum...Ben de hemen hızlı bir şekilde çocuklarımı giydirip hazırlandım. Mutfak dâhil bütün odaların kapılarını da kapatıp dış kapıyı kilitleyip lojmandan çıktık. Ortalık ana baba günü yollar askerîaraçlarla dolu. Fahrettin Bey bizi

Gelibolu hatırası

"Birden askerî bölgede bir hareketlenme başladı. Tanklar, toplar araçlara yükleniyordu"Efendim, anlatacağım hatıra 1974 Kıbrıs çıkarmasından önce yaşanmıştır. Çoğumuzun yakından tanıdığı silahlı kuvvetlerde kara topçu sınıfında vazife yapan Fahrettin Tacar ve ailesi ile ilgili çok ibret verici bir hadise.O zaman Topçu Binbaşı olan Fahrettin abimizi