Ünal Bolat

Türkiye

Gözü yaşlı yazdım

"Hayrola ne oluyor Dercesine baktığımda içlerinden birisi "ekrana baksana" dedi.Ağlamayı sevmeyen insanlardanım. Bunun en büyük nedenlerinden birisi çok sayıda kötülüklerden geldiğim için çok ağlamam ve artık ağlayamaz duruma gelmemdir. Yani ağlamam problemlerime çözüm olmadığı gibi geleneksel tabirle göz pınarlarımı kuruttu.Yıllar sonrasında ağlam

"Benim hiç hocam olmadı"

"Ben size Türkiye'ye gidince güzel kitaplar göndereyim siz oradan okuyup öğrenirsiniz."Rahmetli Ferdi Tayfur ile Kıbrıs'ta karşılaştığımızda yaşadığım hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...Bizim organizasyonu yapan şahıslarla onun organizasyonunu yapanlarla arkadaşmış.Villa sahibinin de arkadaşları olması hasebiyle misafir etmek istemişler.

Ferdi Tayfur'un iki kelimesi

"Dedi ki: Sevgili dostum Ferdi Tayfur iki kelimeyi söyleyemediği için çok üzülürdü."Çocukluğum 90'lı yıllarda geçti. Üç dayımdan ikisi kendilerine ait küçük teyplerde müzik dinlerlerdi.Bunun neresi garip diyebilirsiniz lakin biri sürekli Ferdi Tayfur diğeri de Orhan Gencebay dinlerdi. Hatta bu dinlediği sanatçılara olan hayranlığından onlar gibi sa

Her gelen baktı geçti...

"Dünya bir penceredir her gelen baktı geçti..." Rabbim her ikisine de rahmet eylesin...Rahmetli Cemil Bilgiç'in dünkü hatırasını yazarken vefat tarihini de merak etmiştim. Acaba 7 Ocak mıydı, 9 Ocak mı "Nereden bulsam" derken ismini internete yazdığımda karşıma 16 sene önce onun hatırasına yazılmış rahmetli İsmail Yağcı Abinin bir yazısı çıktı. Nas

Bir Hattat Cemil Bilgiç vardı...

"Odasının önüne beş tane güvenlik muhafızı alır ustabaşını yanına çağırır üretimi sorar..."Kendisinden dinlemiştim. Rahmetli Cemil Bilgiç abimiz 1970'li yılların başında Sümerbank Erzincan Fabrikasına müdür olarak atanır. Fabrika iflas durumundadır, Cemil abimiz fabrikaya geldiğinde kimin eli kimin cebinde belli değildir. Dönemin bir işçi sendikası

Moral düzelten ziyaret

"Harçlık vermesi, gelirinin çok olmasından değil gönlünün geniş ve cömert oluşundan..."Bugün öğleye doğru ziyarete çağırdılar. 12 Mayıs 1978. Giyindim, çıktım. Amcam, yengem, Sedat, Vedat, Mustafa amca, Ahmet amca, bir de Kalaycı Enver dayı gelmişlerdi. Amcamın minibüsüne dolmuşlar, şoför Eyüp de amcamın kayınbiraderi ve benim de çocukluk arkadaşım

Hikâyesi var...

"Biz avluda otururken mütevazı giyimli bir genç kız, hayvanını çeşmeye getirmişti..."Büyük kazanımlar senin ciddi çabalarınla değil, sen açık kapılarla öylece beklerken gelir. Bir arkadaşımla, ortak bir arkadaşımıza, yeni yaptırdığı evinin kendisine ve ailesine hayırlı olması dileğiyle ziyaretine gittik.Adrese geldiğimizde gördüğümüz hâl şöyleydi:B

Dost da biriktirmişsin

"Kimsin kimlerdensin derken laf arasında damadın ismi geçince dükkân sahibi şaşırmıştı..."Hatırama bugün de devam ediyorum...Büyük ağabey anlayışlı davranmıştı: "Gariplerin yuvasını kim yapacak Annesi, babası yok, diye evlenmesinler mi" dedi ve bu evliliğe onay verdi. Baba ve anne bu söz üzerine itiraz etmeden kabul ettiler.İki genç kısa bir sürede

"İnşallah olacak bu iş..."

"Uzun zaman gösterdiği çabadan sonra nihayet genç kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı..."Doğduktan hemen sonra babası, 2-3 yaşlarında ise annesi vefat etmişti. Çok küçük yaşta yetim ve öksüz kalınca, amcası kendine sahip çıkmış, onun yanında ilkokulu bitirmişti. İlkokulu okuduktan sonra amcasına yük olmamak adına minibüslerde muavinlik yaparak çok k

Zor zamanda para isteyen adam!..

"Ona verirsem, bana çok az bir para kalıyordu kendim ve evimin ihtiyaçları öncelikliydi..."Hatırama bugün de devam ediyorum...Böyle küçük bir vilayette bu boş alanda bunca kalabalık, düşündürücüydü...Kalabalığın arasından biraz yürüdüm. 35-40 yaşlarında bir adam çıkageldi. Yürümesine engel yok. Elinde sigara, üstü başı yeni-eski değil. Kirli sakall