"Ah, dedelerimizin yediği üzümün parasını asma dalına asıp gittiği geçti hafızamdan..."
Dünkü hatıramı yayınlamaya bugün de devam ediyorum... Almanlar paskalya bayramı diye vatandaşına indirim yaparken benim ülkemde ismi Ahmet, Mehmet, İsmail, Ayşe, Fatma vb. olanların "çocuklar ramazan ve oruç ayında fiyatları yükseltip kasalarımızı dolduralım" gayretlerine(!) ağladım. Kurban Bayramı'ndan önce bir kuzu 10 binken bayramda 20 bine satıldığına ağladım velhasıl bir Müslüman memleketindeki fırsatçılığın hâline ağladım.Hannover Bielefeld şehirleri arasında ovanın düzünde renge renk bir lale bahçesini gördüm Osman'a "dur da birkaç fotoğraf çekeyim" dedim. Arabayı tarlanın baş tarafına bir boşluğa çekerken "istersen lalelerden alalım" deyince ben de "sahibi yok alsaydık iyi olurdu" dedim.Osman güldü "gel" dedi, betonda bir kasa kasanın yanında on kadar bıçak asılı, bıçakları aldık bahçeye girdik istediğim laleleri kestim demet yaptık. O beton kasanın yanında lalelerin fiyatı yazılıydı hesapladık beş avro tuttu. O beş avroyu kasaya attık. Mal sahibi de yoktu görevli güvenlik filan da. Bu da çok dikkatimi çekti. 40 dakika o sahipsiz kasa yakınında bekledim baktım kimileri iniyor hoşuna giden laleleri kesiyor, tarlaya zarar da vermeden herkes parasını o kasaya atıp gidiyor. Ah bizim Osmanlı askerlerini Balkanlarda savaşa giderlerken yediği üzümün parasını asmanın dalına asıp gittiği geçti hafızamdan... Bir de Ege Manisa'da bahçemize koyduğumuz eşyalarımızı götürenler, gece zeytin bahçesine girip çalanlar, camilerdeki sadaka kutularını çalanları gözümün önüne getirdim. Hüzünlenip iki damla gözyaşını döktüm.
75