Şükran borcum var

"Hastaneye giderken "Siz beni öldürmek mi istiyorsunuz" sözleri hatırıma geldi"

Değerli eşimle ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum. Beden dilinden ve halden anlamak meğer ne kadar önemli ne kadar değerliymiş... Bıçak yarası geçer de dil yarası geçmez dedikleri hal meğer ne kadar doğruymuş... Aradan yıllar geçtiği halde o travmayı bir ömür zihninde yaşatmak ne derin bir hicrandır ne ağır bir hatıradır...

İlçe hastanesinde kaç saat kaldı bilmiyorum. Hemen bağlı olduğumuz ilin hastanesine sevk edildi. Doktoruna sorduğumuzda "dönüşü olmayan bir yolda olduğunu söyledi. Ben kendisini ziyaretinde "çok iyisin güzelim" dediğimde, yaşam ünitesinde başını geriye hareket ettirerek ilk defa "iyi olmadığını" anlatmaya çalışmıştı.

Yaşam ünitesinde geçen o üç günün sonunda gecenin ikisinde hastaneden aradılar.

"Hastanız hayatını kaybetti" bilgisini verdiler. Hastaneye giderken "Siz beni öldürmek mi istiyorsunuz" sözleri hatırıma geldi, burnumun direği sızlamış halde... Ah çaresizlik...

Yaşadıklarının kahroluşuyla birlikte, benim ve çocuklarımızın yaşam koçu elimizden gitmişti...

Anlıyoruz ki, bizi sırtlayanları, ancak yere yıkıldıklarında fark edebiliyoruz. Anlıyoruz şimdi "evimizin direği" sözünün ne anlama geldiğini... Ona ailecek hepimizin bir şükran borcu var...

İki farklı şehirde evimiz olsa da onun arzu ve hayat standartlarına uygun değildi. Yine farklı bir şehirde aldığım daire tam onun hayallerine uygun oldu ama onu kaybetme acısını hiçbir şey karşılamıyor. Anamızı babamızı da kaybettik ama bu kayıp başka.