"O gün bir kapı önündeki konuşmanın, bir hayatın yönünü değiştireceğini ne bilirdik.."
O gün, Sosyal Dayanışma Merkezi projesi kapsamında mahalle ziyareti yapıyorduk. Planlı bir ziyaret değildi bu; sokak sokak yürüyerek, kim bizimle konuşmak isterse onu dinleyerek ilerliyorduk.Dar bir sokağın başında, kapısının önünde oturan bir teyze seslendi:"Evladım, ne için geziyorsunuz böyle"Yanına vardık, kısa bir hâl hatırdan sonra. Sosyal Dayanışma Merkezi projesi kapsamında geldiğimizi, mahalle sakinlerinin taleplerini dinlediğimizi anlattık. Hafifçe başını salladı, sonra bir anda gözleri buğulandı:"Babamı yeni kaybettim" dedi. "Ama arkasından bir dua bile okuyamadım. Sadece ellerimi kaldırdım. Ne okuyacağımı bilmeden, öylece kaldım. İçimde bir boşluk var şimdi... Hem pişmanlık hem noksanlık."Biraz durdu, sonra sesi hafifçe titreyerek devam etti:"Buralara bir Kur'ân-ı kerim kursu açılır mı evladım Geç kaldım biliyorum ama öğrenmek istiyorum. Babam için... Belki sonra kendim için."O an, hepimizin içini bir sessizlik kapladı. Yalnızca maddi destek isteyen eller görmeye alışmıştık. Bu istek hem çok sadeydi hem de çok derin.Hatırıma, İslam Ahlakı kitabında geçen "En iyiniz, Kur'ân-ı öğrenen ve öğretendir" hadis-i şerifi geldi.Aradan kısa bir süre geçti. Sosyal Dayanışma Merkezi bünyesinde, merkeze yakın bir noktada bir Kur'ân-ı kerim kursu açıldı. İlk katılımcılar azdı ama içlerinde en gayretlisi, ilk günden son güne kadar hiç aksatmadan geleni hep o teyzeydi.