Dede sana ne oldu böyle

"Geldiğinde resmen kör imişsin. Niye geciktin demeyeceğim. Çünkü bu sinsi gelişiyor!.."

Germeyelim. Kendimizi de başkalarını da... Kendi almış olduğum bir karar vardı. Gücümün yettiğince sağlık kuruluşlarından ve doktor ziyaretlerinden uzak duracaktım. Bu iddiamı 80 yaşıma kadar sürdürdüm. Ancak dönüp kendime baktığımda yok olmuş dişler önümdeki yemeğimi seçmeyecek kadar körlük içine düşmeler...

Fonksiyonel ya da alternatif tıbbın; nice kronik vakalarda insanların imdadına yetişirken ehil ellerde olmayınca fayda yerine zarar da verebildiğini biliyordum. Benim içine düştüğüm durumu torunlarım duymuş, en acil körlük için biri "Çapa'ya gel işin yarım saat", öteki "Dr. Sadi Konuk'a gel işin yirmi dakika" diye davet ediyorlardı.

Israrlar üzerine İstanbul'a geldiğimde içinde bulunduğum vahameti gördüler. "Dede sana ne oldu Hani bize yaklaşık her hafta yazdığın mektuplarda tıbbın önemini anlatıyor insana hizmetin kutsal olduğunu, bu fakültelere girmeye çalışmamızı öneriyor, bizi durmadan motive ediyordun" deyip kibarca sitem etmişlerdi.

Neyse birinin görev yeri olan Dr. Sadi Konuk'tan randevu aldık. İlk gün bazı testler yapıldı, gördüm ki bilimin ışığında ve zamanı geçmemişse her şey kolay. Yine orada gördüm ki bilime kendini adamış insanlar çalışıyor. Bu uyum içindeki çalışmayı görünce onlara haykırdım:

"İşte hizmet bu! Tedavi olacağıma kesin olarak inanıyorum. Çünkü hastaya yaklaşım süper..."

Ameliyat günü bekleme salonunda damla görevlisinin kapıdan girerken sahne sanatçısının tavır ve ses tonuyla "yaz demedim kış demedim" türküsünü patlatması bizde stres filan bırakmadı. Bence motivasyon işte bu...