Ünal Bolat

Türkiye

İlaç gibi sözler...

"Her şeyin ötesinde bizimle birlikte üzülüp gözyaşı dökmen beni derinden etkiledi"dedi...Vezirköprü'de kaymakam olarak görev yaptığım dönemde yaşadığım acı hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum... O çocuklardan başkasının ölmemesi tek tesellimizdi. On iki çocuğumuzun cenaze töreni için bir gün sonra kaza yaşanan köye gittim. Çok etkilenmiş, ço

Feci piknik kazası!

"Vitesi boşa atan şoför, traktör hızlanınca kontrolü kaybetmiş ve römork devrilmişti..."Vezirköprü'de 80'li yıllarda kaymakam olarak görev yaptığınım süre içinde beni son derece üzen bir kazaolmuştu...Mevsimlerden ilkbahardı. İlçeye bağlı bir köyümüzün öğrencileri bir traktöre bindirilerek Kunduz'a piknik yapmaya götürülmüştü. Piknik dönüşü çocukla

Bu mantar dünyaya yeter!..

"Bölgede akmantar, karakulak, karamantar, kanlıca, kedi kırışı, tillice vb. mantarlar vardı..."Hatıramı anlatmaya devam ediyorum... Bu dağ mantarı ile ilgili çok araştırmam oldu. Bu mantardan zehirlenerek ölenler için herkes bir şey söylüyordu ama gerçek şu ki ölenler de zehirli-zehirsiz mantarları biliyordu. Bu ölüm vakasında, zengin gurbetçi aile

Suçlu mantar mı

"Benim bedava içirmeye çalıştığım mantar çorbasını beş yüz liradan mı satıyorlardı.."Konu başlığında yer alan mantar, yaban mantarıdır. Bu mantara dağ mantarı da denilir. İnsanların, kendi yaptıkları mekânlarda çeşitli şekillerde benzerlerini ürettiğini de biliyoruz. Genelde kapalı mekânlarda yetişen bu mantarlara kültür mantarları da denilmektedir

Geç kalınan otobüs

"O kazada çoğu üniversite öğrencisi 49 kişi hayatını kaybetti, yalnız 4 kişi kurtulabildi."Niğde'de gün yavaş yavaş akşama dönüyordu. Sinem 4 günlük tatil için Konya'ya ailesinin yanına gidecekti. Saatine baktı: 19.15. otobüsü 20.00'deydi.Terminale vardığında akşamın telaşı hâlâ sürüyordu. İnsanlar bavullarını taşırken, vedalaşmaların sessizliği ha

Çorba üstüne çorba...

"Ev sahibi kâseyi aldı ve odadan çıktı. Bir süre sonra elinde iki kâseyle tekrar göründü..."Aşçı Sedat yemek ziyafeti verilecek yere yaklaştıkça sabırsızlanıyordu. Ziyafetin verildiği eve gelmişti Aşçı Sedat. Heyecanla zile bastı ve kapıyı açan arkadaşına selam vererek, davet edilmesini bile beklemeden daldı içeri. İçeride diğer tanıdıkları vardı.

Hak edilmeyen özlemler

"İnsanlar memleketini ve oranın güzelliklerini, özlemez mi Hatıralarında yer tutmaz mı""Şimdi ne isterdin" diye sorsanız birilerine, çoğu geçmişte yaşadığı, hiç unutamadığı şeylerden bahseder. "Ahh!.." diye başlayan cümlelerin ardı arkası kesilmez.-Ahh şimdi memleketimde olsaydım!-Sabah dinlenmiş kalksaydım.-Uykuya doyabilseydim.-Bizim zamanımızda

Sarı maden-altın

"Altın fiyatları... Elinde altın olan var borcu olan var dolasıyla birçok kişiyi ilgilendiriyor..."Son günlerde altın muhabbeti var ya... İş yerimizin bulunduğu sitede bitişik dükkân, sahibi tarafından satışa çıkarıldı. İhtiyacımız vardı biz de talip olduk. Dükkân sahibi başka bir şehirde ikamet ediyordu. Telefonla görüştük. Belirli bir rakam üzeri

"Ölmediğini ailen biliyor mu"

"Çok şık giyinebilir yer içebilirim ama o zaman gerçek ortaya çıkar diye yapmıyorum"Hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...-Sus Şair sus. Kimse duymasın. Bir çuval inciri berbat mı etmek istiyorsun. Yunmadık yok! Sefer Abi yok. "Memduh Abi" var, dedi...Derin derin birkaç nefes alıp ah, dedikten sonra anlatmaya devam etti:-Türkiye'ye gelmeden

Beni tanıyabildin mi

"Abi ben seni öldü biliyorum. Hatta birkaç kez mezarına bile gittim sana dua ettim."Üstünde eski, yırtık pırtık kirli bir elbise, uzamış ve ağarmış sakalıyla tipik bir dilenci gibi yanıma yaklaşmıştı. Tam elimi cebime atmıştım ki elimi tuttu:-Sakın sakın ha Şair! Ben dilenci değilim. İhtiyacın varsa ben sana yardım edeyim. Bak iyice bak gözlerime Ş