Ragıp Karadayı

Türkiye

"Büyük lokma yiyin ama büyük söz söylemeyin"

İhtiyarlıkla beraber hastalıklar da davetsiz misafir olarak üşüşmüştü kapımıza. Bir gün ben, bir başka gün Tanju için hastaneye gidiyorduk.Bu muazzam dünyayı tefekkür etmeyen biz fâniler de faydasız bir şey yapmakla aşağıların en aşağısına düşüyoruz, Allah muhafaza.Yokuşa yüzün yok, inişe dizin,Uzağı, yakını pek görmez gözün,Sanki bize tarih oluyor

"Kendi kendimizi mahvediyoruz!"

Hissîve hırslı davranmakla aslında kendi kendimizi harap ediyoruz da farkında olamıyoruz.- Uzaktan davulun sesinin gelmesi gibi! O yüzden mücadele etmeyi öğrenmeli insan ve o acılar, bazen hastaya şifalı ilaç gibidir de farkında olamıyoruz. Ezcümle; herkes kendi kaderini yaşıyor ve de ne varsa, onu görüyor. Vesselâm...- İlk tanıştığımız günlerin bi

"Küsecekmiş gibi barışacak, barışacakmış gibi küseceğiz"

O gün etrafımızda olanların bir şey dememiş olmasından faydalanıp hemen söze karışmış hepimizi de şaşırtmıştıTanju!..Bu arada sessiz sakin bir köşede bizi dinleyen Tanju lafa girdi. Oysa o dinlemeyi daha çok severdi. Aramızda en utangaç olanımız; belki de en saf, en temiz kalanımızdı. Umumiyetle hep tefekkür eder, malayani konuşmaktan imtina ederdi

Hastasına moral veren bir terapist gibiydim...

Kazandığım güzel ahlakla gülümsüyordum bütün mahlûkata, ömür boyu hep tebessüm ettim herkese çok şükür.Kendimi bir yandan haklı bulurken bir yandan haksız bulup kızmak, tuhaf bir duygu seliydi. Bu yüzden İTİRAFLARIMI okurken, mümkün olduğu kadar sıradan bir okuyucu gibi objektif okudum. Yazdıklarımda adil davrandığımı gördüm, rahatladım pek huzur d

Kızgınlık hâlinde gözümüz bir şeyi görmüyor maalesef!

Neredeyse üç çeyrek asrı çoktan gerilerde bıraktığım ömrümün rutin işlerinden biriydi bu yaptıklarım.Ecdat derdi; ya hayır söyle, ya da sus.Çok çalışılsın, anlatılsın bu husus!Ekilen tohumlar kalmamalı susuz.Uzaklaşana yine de yanaşınız.Bin bilsen de bir bilene danışınız!Duyan olur mu sesimi, demez HocaUzanıp yatmadı hiç boylu boyunca.Çalışıp durdu

Eski arkadaşlarımın hazin hikâyeleri beni kahretmişti!

Hayalimdeki hastaların iniltilerini dinlerken çaresizliğimi de fark ediyordum. En fenası da elimden bir şey gelmiyor olmasıydı.Eski arkadaşlarımın hazin hikâyeleri beni kahretmişti. "Dertler gece depreşir" derler ya beni de öyle uykusuz bıraktı duyduklarım, gördüklerim.Hayalimdeki hastaların iniltilerini dinlerken çaresizliğimi de fark ediyordum. E

"Babam durumuna üzülürdüancak 'kendi düşen ağlamaz'derdi..."

Bazen bakkaldan ekmek, su gibi ihtiyaçlarını alır gelirdik. Sonra "Yalnızlık çok zormuş" der bize dert yanardı.Mahalleli çocuk:- Maalesef Sağlığında grup grup arkadaşları gelirdi. Şarkı söyler içerlerdi. Gürültülerinden mahalleli şikâyetçi olurdu her defasında. Polis gelmeden dağılmak için merdiven başında bekleyenlerle gelip sohbet ederdik. Onlar

"Perişan hâlimi görmek için mi karşıma çıktın kız Jale.."

"Bende size kuzu yedirecek göz var mı Onu bunu bırak da seneler sonra niçin karşıma çıktın Zenginliğini göstermek için mi!."Yaprak, hiç değişmemiş, yine aynı Yaprak'tı:- Bak bak hele! Dünyanız mamur olduğu gibi öte tarafı da garantiye almışsınız öyle mi O örtüler altında ne dolaplar, ne fırıldaklar çeviriyorsunuz kız- Kim demiş garantiye aldığımızı

"Şu bizim Bitirimler ne oldu"

Nelerle karşılaşacağımı düşündüğümden mi ne çok heyecanlıydım.Böyle zikzaklarla hayat rüzgâr gibi esti geçti üzerimizden. Bu kalıp ve kalp hastalığım hastaneye bir kere gelmekle seyrini değiştirmiş, önümde ebedî saadetin yolu açılmıştı. Ya onlar! Onların derdi öyle büyüktü ki ameliyat olmakla da iyileşmiyordu. "Geçmiş olsun!" dileği de boş bir lakı

Çocuklarım yuvadan uçmuş, torunlarburnumda tütüyordu

Yanı başımda en sevdiğim insan olmasına rağmen yapayalnız hissediyordum kendimi. Oysa geniş bir ailem vardı ama her biri başka yerlerdeydi.Ağır ağır farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini tam yerine getirerek namazımı kıldım... Sıra merhametliler merhametlisi bizi yoktan var eden Rabb'imizden istemeye, duâya gelmişti. Son nefes korkusuyla elimde olm