Kimi büyümüş de küçülmüş, kimi çokbilmiş yavrucaklar...
Başını hafifçe sağa sola sallayan Sultan'ım, kendi duyacağı bir sesle "Yavrucuklar bir tuhaf! Rüzgâr gibi esti geçtiler" diyerek yeniden yerini aldı.
Hazret-i Ömer, radıyallahü anh, küçük çocuk Malik'in bu akıllıca cevabını çok beğenmiş, sevmiş, duâ etmiş. Sonra da;"Doğru söyledin, aferin sana..." deyip mükâfatlandırmış. Siz de küçük Malik gibi sebepsiz yere kaçmasaydınız Halife Efendimiz tarafından sevilir, nasihat alır, belki de hediyelerle mükâfatlandırılırdınız.- !!!En kıymetli mücevherden mamul, tespih taneleri gibiydiler bu yavrucaklar. Kimi ufak, kimi lafbaz, kimi haylaz, kimi laftan anlamaz, kimi ele avuca hiç sığmaz, kimi çıra yarması, kimi koyun uslusu! Kimi büyümüş de küçülmüş, kimi çokbilmiş, kimi nazlı utangaç, kimi avına siperlenmiş kaplan, kimi dut yemiş bülbül, kimi cırlak, kimi zırlak... Fakat hepsi de anacıklarının kuzusu, babacıklarının kıymetlisiydi mutlaka... Gül dalında yeni açmış tomurcuk, yumurtadan yeni çıkmış civciv misali narindiler... Ne cıvıltıları biter, ne koşuşturmaları, ne bağrışmaları kesilir, ne de çocukluklarıBaşını hafifçe sağa sola sallayan Sultan'ım, kendi duyacağı bir sesle "Yavrucuklar bir tuhaf! Rüzgâr gibi esti geçtiler" diyerek yeniden yerini aldı. Beni konuşturmak için can atıyordu. Hafif sesle bir şeyler söylüyordu. Kulak kabarttım gayr-i ihtiyari.Şehrin kasvetinden nehrin rengine,Durmayın veletler koşun engine,İtibar makam ile çok zengine.Genç, ihtiyar her şey dengi dengine.Sultan'ımın söylediklerini duyduğumu ima etmek için ben de bir beyit söyledim çocuklarla alâkalı:Rüzgâr gibi esip geçti çocuklar,Ordan oraya koşan kuzucuklar.Hem hısımlar hem de hasımlarPek mesut, bir o kadar da masumlar.