Ragıp Karadayı

Türkiye

Ortalık ana-baba günüydü...

Konuşmaları dinledikten sonra artık her şeyi kaybettiğime inandım.Bu şehirde her şey çok; araba, insan, mağazalar... Daha çok hayat dolu park ve bahçeler Oysa Erzurum hiç böyle miydi Evler boş ve sessiz; avlularda paslı sabanlar, kağnı tekerlekleri, ot, saman, artık kimsenin girip çıkmadığı yarı devrilmiş bahçe kapılarıİstanbul'la Erzurum'u ve bilh

"İstanbul şefkatli kollarını açmıştı ya, sen ona bak!"

Yavuzselim durağından 90 numaralı otobüse bindim. Karaköy'de inecek, vapurla Kadıköy'e geçecektim. Yolculuk bitmek üzere...Bir olan gönüller buluşur orda,Muhabbet membaı, bizim İstanbul.Nice güzellikler kavuşur orda,Nimetin kaynağı, canım İstanbul.Nasibi olanlar, arar bulurlar,Kendi evi gibi rahat kalırlar,Pek çok ikram görür, memnun olurlar,Gönüll

İstanbul, masallardaduyulanlara benzer bir his uyandırmıştı bende

Hızla hareket etmemden dolayı mı ne terliyordum. Her tarafa tatlı bir sıcaklık hâkimdi. Rüyalar âlemindeymiş gibiydim.Her taraf yeşilin muhtelif tonlarıyla, halı gibi döşenmişti. Aşılması imkânsız gri, kızıl karışımı kayalıklar, "Kötütaş" denilen bir lakapla meşhur olmuştu. Onu görünce hep ürperirdim. Acıklı hikâyesi vardı çünkü. Hep aklıma gelir,

"Cenab-ı Allah seni ikicihanda da güldürsün inşallah..."

Ailece babama karşı pek hürmetkârdık. O ayağa kalktığında biz de kalkardık. Dışarıdan gelince yine öyleBabamla annem"Bunda da bir hayr vardır. Rabbim neylerse güzel eyler" deyip sohbet ediyorlardı.Hüsna ninem hiç konuşmuyor, kahvaltı için herkesin yerini almasını bekliyordu. Babam ile annem içeri girince hemen toparlandım ayağa kalktım. Bu bende ta

Tezatlar kadar, endişelerim de o kadar büyüktü!..

O gece ben hiç uyuyamamıştım. Valizim akşamdan hazır baş ucumda, yatağın içinde döndüm durdum hep.Hacı babamdan hep önce kalkardı canım anacığım. Abdest suyunu hazırlar, bir kelebek hassasiyetiyle uyandırıverirdi, pek hürmet ettiği ve muhabbet dolu olduğu kocacığını. "O hafız-ı kelâm, Kur'ân-ı kerimi ezbere biliyor, ona sırf onun hatırı için, en bü

Meğer sanaymış yolculuğumey aziz İstanbul...

Hep "Okuyacaksam İstanbul'da okumalıyım" deyip duruyordum.O zamanki düşünceme göre bütün istikbâlim buradaydı.Necip Fazıl gibi nice şair, yazar, ressam ve sanatçılara ilham kaynağı olmuş şehir İSTANBUL. Babamın medrese tahsili yaptığı ve sık sık yaşadıklarını dinlediğim, semt isimlerini ezbere bildiğim, iki kıtada yer alan dünyanın merkezi diyebile

Hikâyeyi bitirince son sözümüsöyledim: "Ben nişanlıyım..."

"Sonra düşündüm; ninemin ısrarla; 'nişanlayıp sözleyelim'dediği meselesinin altında yatan bu muydu.."Başladım Kızılderili hikâyesini anlatmaya:- Cherokee kabilesinin güngörmüş ihtiyarlarından biri, torunlarına eğitim veriyormuş.Onlara demiş ki: "İçimizde bir harp, bir mücadele, bir savaş var. Korkunç bir savaş. Hem de iki amansız canavar arasında:B

"Sizi kırmak, incitmek istemezdim..."

Kelimelerin nereye varacağını sezince tüylerim diken diken oldu. Kulaklarımın kızardığını hissettim...Genç kız sanki itirafta bulunur gibi konuştu:- Sana bir şey diyeyim mi Ragıp; dört beş aydır hep seni takip ediyorum. Birkaç bakımdan test ettim. Bugün de konuşmak için geldim.- Benim takip edilecek, test edilecek neyim var ki- Yok, yok yanlış anla

"Her fırsattaaşağılamaktanne zevk alıyorsun bilmem ki.."

Dünyanın çivisi çıkmış, her şey altüst olmuştu. "Başıma iş açmadan bu mevzuyu kapatmalıyım" diye düşünerek sustum.Bozuntuya vermeden hep gülüyordu:- Ya öyle mi Bu renkli hayatı bırakayım. Sevdiğim şeyleri okumayayım. Sonra bir hapishaneden beter olan bu sıkıcı dünyada, okulda, evde yalnızlığın içinde delireyim mi Dostlarımla oynuyor, eğleniyor, hay

"Bildiğiniz gibi yaşayınız, bizi de lütfen bize bırakınız..."

Benim gördüklerimi sizler görmüyorsunuz! Siz ve sizin gibiler böyle loş odalarda hayal kurup yaşıyormuş gibi yapıyorsunuz."Kurbanlık kara koyun,Tutup ağıla koyun!Çok dikkatli olmalı,Yaparlar çirkin oyun.Sınıfa ne gelen, ne de giden vardı. "Yoksa bir komplo mu kurmuştular da haberim yoktu" diye aklıma kötü şeyler de gelmiyor değildi.- Hayır hayır! H