Istakozlar nasıl büyüyormuş biliyor musunuzSert bir kabuğun içinde yumuşacık bir şey ıstakoz.Büyüyor büyüyor, sert kabuğu ona dar gelmeye başlıyor.Sıkışıyor ıstakoz.Sonra çıkıyor o kabuğundan. Korunmasız olma pahasına.Okyanusta löp diye yutulan yem olma pahasına.Koşup gidiyor bir kayanın altına.Orada kendine yeni bir kabuk yapıyor.Daha büyük bir ka
Bir sene biterken, bir defteri daha kapatıp, yenisine bin bir umut ve değişiklik hevesiyle başlarken, bence kendimize sormamız gereken sorular var.Bu sene, daha önce yapamayacağımı düşündüğüm ya da zor bulduğum neye kalkıştım ve yapabildimKimlerin kalbini kazandımDaha önce denemediğim, cesaret edemediğim neyi denedimKendimle ilgili neyi affettim ve
Hawaii şamanlarının 'enerji dikkatin olduğu yere akar' diye bir öğretisi var.Dikkatimiz bizim en büyük gücümüz.Dikkati verdiğimiz şeyler ömrümüz.Hiç durup bakmıyoruz, dikkati neye verdiğimize.Nereye akıyor bakışlarım, nereyi kazıp duruyorum, aklım neye takılı...Yeni yıla girerken, bu soruları, sahilde bulduğumuz güzel çakıl taşları gibi cebe atalım
- Anne hamamagidelim mi- Hamama mı...- Hımm, gidelim mi- Olur, nereye (Nereden aklına geliyor benim kızımın bunlar)- Sultanahmet'e...- Kalabalık filan olur mu, çok sıcak olur mu- Her şey olur ve hiçbir şey olmaz. Hayatı çok kurcalamamak lazım, yaşamak lazım.- Tamam gidelim. (ah! benim bu maceracı kızım)- Anne ayrıca bu hamam işini ben hiç yoktan çı
Parmaklarının ucu açık bir eldiven aldım. Yoktu benim. Telefon için iyi oluyor.Her seferinde tak çıkar uğraşmıyorsun. Hava da soğuktu. Tek başıma sokaklardaydım. Ellerim 'üşüyoruz' diye bağırıyordu. Cepler yetmiyordu. Ben de karşımda görünce aldım. Bir şeyi karşımda görünce, karşılaşmamız tesadüf değil gibi geliyor bana. Sağ tekinde 'wild', öbüründ
Hep derlerdi. "Sihirli kapı, sabahın erken saatlerinde görünür oluyor" diye. Alice Harikalar Diyarı'ndaki kraliçe de söyleyip durur, bütün mesele her gün kahvaltıdan önce altı imkânsız şeye inanmak.Sabahları doğaya, güneşe, nefese, sessizliğe ve içimize dönmek için en güzel zaman. Güneş doğarken, yeni başlayan günün elini tutup, onu oraya buraya çe
Fazla düşünmenin ruh sağlığına kötü geldiğini duymuş muydunuz Öyleymiş.Düşünce, düşündükçe içine gömüldüğün bir bataklık gibiymiş.Halbuki hepimiz buralara düşünerek geldiğimizi düşünüyoruz. İşte bu da sadece bir düşünce.Aslında hayat sıçrayışlarımızın çoğunu, düşünce kablosunu kesip iç sesimizi dinlediğimizde yaptık.Ben artık düşünceyi bir dondurma
Geçen hafta çaresizlikten doğan amaçlarla, ilhamdan doğan amaçların farkını yazmıştım.Bunlar iki farklı anadan doğan iki farklı bebek. Çaresizlik ana, mutsuz çocuklar doğuruyor. İlham ana, mutlu çocuklar. Peki, bir amacın, bir hayalin çaresizlikten mi yoksa ilhamdan mı geldiğini nereden anlarız Hepimizin avuçları istek dolu, amaç dolu, arzu dolu. "
İnsan bir demet arzu çiçeği.İstekleri, yapamadıkları, hayalleri sonsuz.Arzuları önüne geçilmez bir çağlayan gibi.Kiminin debisi daha yüksek, kimininki daha düşük...Yine de "Peki sen ne istiyorsun" sorusuna cevap veremiyormuşuz, o da ilginç.Bence yol boyunca başkalarının Arzu Film'lerinde o kadar rol oynuyoruz ki, kendi senaryomuz rüzgârda uçup gidi
Doğum günlerimiz, ormanda yürürken işaretli ağaçlar gibi, yolun bir bölümünü daha tamamladığımızı hatırlatıyor ister istemez.Başını çevirip bir bakıyorsun geçmiş senene. Bazen daha da geriye, çok geriye...Ta çocukluğa kadar. Ben de bir iki gündür, aynadaki yüzümle konuşurken buluyorum kendimi.En başta hepimiz, kendimizi kutlamalıyız.Hayatta kalmak
© 2016