Kendimize arada bir hikayemizi anlatmalıyız

Sallanan beşiklerin ve sımsıkı kundakların zamanı geçince, ninniler ve masallar seyrekleşti.

Kendimize de, çocuklara da, başkalarına da hikayeler anlatmaz olduk.

Halbuki biz de, onlar da hayata başlamadan hikayesini duyardık.

Kaf dağını, ekmek kırıntılarını yiyen kuşları ve gezegeninde yapayalnız bir prensi dinleyip, hayatın parçalarını birleştirmeye çalışırdık.

Şimdiyse cepteki 'story' (hikaye) çok başka bir şeyin adı.

Yakınma yazısı değil bu yalnız. Niye yakınayım

Hayat burada, ben de şahidiyim.

İçinde kendime yakınmadığım bir köşe elbet bulurum.

Benim bahsetmek istediğim kendi hikayemiz.

Kimiz biz, kim olduk, neler yaşadık

Bizi hiç tanımayan birine, vaktimiz de bol olsa, kendimizi nasıl anlatırız

Neleri abartır, neleri atlarız

Neleri unutur neleri hatırlarız

Lafa nerede, kaç yaşında başlarız

Bugüne geldiğimizde kendimizi nasıl çağırırız

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Başkalarının hikayelerine ve 'story'lerine kendimizi o kadar kaptırdık ki, bizimki hiç anlatılmaz oldu.

En son ne zaman, gerçekten yakın hissettiğimiz birine sadece kendi hislerimizden, aklımızdakilerden, hayallerimizden ve hayatımızdan bahsettik

Konu başkalarıysa, yaşadığın hayat bugünün tabiriyle 'hacklenmiş' demektir bana göre.

Şanslıyım. Hayatımda başkaları hakkında meraklı olmayan, kendisini yapıp bozmakla fazlasıyla meşgul insanlar var.

Bence onlar insanı kendine merkezlenmeye çağırdığı ya da özendirdiği için çok kıymetli.