İnsan dışarı içinden bakar

Madem yeni bir sene başladı, yeni bir düşünceyle başlasın.

Aklımızda 'kilim' kod adıyla kalsın bu düşünce.

Ne zaman kendimizi başkalarıyla karşılaştıracak olsak, kendisini hatırlatsın.

Şöyle ki...

İnsan oldu olalı kendisini başkasıyla, benzeriyle karşılaştırdı.

"Onun nesi fazla" sorusu hep "Benim neyim eksik"e döndü.

"Komşunun bahçesi hep daha yeşil" derler ya, başkasındakilere bakarak, kendi haline hayıflanırsın.

Onların daha çok şeyi, daha fazla arkadaşı, macerası, seveni, şusu busu olur.

Başkaları nasıl yapmışsa yapmış, senden iyi olmuştur bir şekilde.

İnsan gününün onda birini bu karşılaştırmaya ayırır.

Komşuya bakar karşılaştırır, ofiste yan masaya bakar karşılaştırır, yemekte yan masaya bakar, televizyona bakar, TikTok'a bakar, dedikodu duyar karşılaştırır.

Sanki görünmez bir cetvel, gün boyu ölçüm yapar.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Halbuki bu karşılaştırmalarda gizliden bir hata olur.

Biz kendimizin sübjektif gerçeğini, yani içimizde olup biteni, başkasının objektif gerçeğiyle, yani dışarıdan göründüğü haliyle karşılaştırırız el mecbur!

Kimsenin içini bilemediğimiz gibi, kendi dışımızın da farkında değilizdir pek.

Dolayısıyla kendi penceremizin kırık dökük pervazlarından dışarı bakar, ışıl ışıl vitrinler görürüz.

Halbuki o vitrinden bize bakan da, kendi kırık dökük pervazlarını görür.

Pencereden aklımızda kalmazsa kilimden kalsın.

Kendi kilimimizin arkasından karşıda asılı kilime bakarken, onun renkleri, dokunuşu, desenleri nasıl da güzel görünür göze.

O sırada kendi sergilediğimiz kilimin arkasında ne tozlar, sökülmüş dikişler, solmuş renkler görürüz.

Yine de bu hataya kolayca düşeriz.