Mustafa Çağrıcı

Karar

"Sultan Allah'ın gölgesidir" rivayetinin düşündürdükleri

İletişim, ulaşım, ekonomi gibi alanlarda global köy haline gelen dünyamızda artık bu köyün her köşesinde olup bitenlerden haberimiz oluyor. Dünyadaki zenginlik-yoksulluk/açlık çelişkisini de, güçlülerin azgınlığını, kural ve vicdan tanımazlığını da biliyoruz. Güçleriyle birlikte onurlarını da kaybetmişlerin güçlüler karşısında nasıl küçüldüklerini

Neden ve nasıl değişim

İslam'ın ortaya çıktığı 7. yüzyıldan başlamak üzere, Müslüman dünya ve sonraları Osmanlı, inişli-çıkışlı da olsa, parlak bir dönem yaşadı. Fakat Batı'da 16. yüzyıldan itibaren bilimsel alanda yeşermeye başlayan, arkasında eleştirel düşüncenin bulunduğu insan odaklı büyük değişim ve dönüşümü Müslüman dünya keşfedemedi; keşfedileni de zamanında fark

Kader ve özgürlük

Özgürlüğün imkânı felsefî bir mesele, insanın sorumlu tutulduğu eylemlerinde özgür olduğunu hissetmesi ise psikolojik bir olgudur. Dinde 'Allah'ın mutlak ve kusursuz ilim, irade ve kudret sahibi olduğu' inancı ile 'insanın irade ve eylem özgürlüğüne sahip olduğu' düşüncesi arasındaki uyuşmazlığın aklî olarak ortadan kaldırıldığını söylemek güçtür.

Müslüman dünyada tasavvufun ahlaka etkisi

Baştan ifade edeyim ki, –önceki bir yazımda da belirttiğim gibi– tasavvuf, Kur'an ve Sünnet'in bütün inananlarından istediği, kültürümüzde zühd denilen sade hayat'ın adıdır. Bu yüksek anlamıyla tasavvuf İslam ahlakının zirvesidir. Ancak her iyi şey gibi tasavvufun da –bilerek veya bilmeyerek– kötüye kullanılması çok ağır bireysel ve toplumsal zarar

Dinamik dindarlık

Çoğumuz, 'imanın şartları' dediğimiz inanç ilkelerini kabul eden, ibadetlerini iyi kötü yerine getiren ve kimseye zararı ziyanı dokunmayan insanı dindar sayarız. Bu doğru ama eksik bir dindarlık tanımıdır. Nitekim Hz. Peygamber, hoyrat, kaba saba insanları dindarlık yönünden eksik görüyordu. İnanç ve ibadetlerin yanında, birçok olumlu tutumu da din

"Ya hayırlı konuş ya da sus"

Yerine göre konuşmanın mı susmanın mı doğru olduğunun ölçüsünü Hz. Peygamber "Ya hayırlı konuş ya da sus" buyurarak özetle vermiştir. Buna göre hayırsız konuşacaksak veya hayırlı konuşsak bile konuşmamız masum insanlar için kötü sonuçlar doğuracaksa susmasını bilmeliyiz.En az 2500 yıl öncesinden beri insan –İslam düşüncesindeki deyimiyle– "el-hayvâ

'Kirli Eller'

"Kirli eller" kavramı Batı'da ortaya çıktı; daha çok siyaset alanında kullanılan bir deyimdir. Siyaset ve siyasetçi üzerine Batı'daki eleştiri literatürü oldukça zengin. Bizde o anlamda bir kültür hâlâ yok.Batı'da bu eleştiri için sıklıkla kullanılan "kirli eller" (dirty hands) deyimi Kitab-ı Mukaddes'ten geliyor olabilir. İşaya 59/3'te şöyle denil

"Kaç Müslümanlardan, sığın İslam'a"

Pakistan'ın şair filozofu Muhammed İkbal'e nispet edilen başlıktaki söz acı da olsa gerçeği dile getirmektedir. "İslâm" ile "Müslümanlık" kelimelerini çok zaman birbirinin yerine kullansak da bu iki kelime kesinlikle birbirinden farklıdır. Dolayısıyla Müslümanın yaptığı kötü işler İslam'a mal edilemez.İslâm, tanımını Kur'an'da ve Hz. Peygamber'in s

Kur'an'ı anlamada yanlışlarımız ve sonuçları

Bir önceki yazımda, 'din'in amacının "celb-i menfaat, def'-i mazarrat/mefsedet" şeklinde formüle edildiğini, Allah ihtiyaçtan münezzeh olduğu için bu ifadedeki "menfaat" ve "mazarrat"ın insanla ilgili olduğunu belirmiştim. Hanefî usûlcülerinin önem verdikleri, "gelişen şartlara göre bireylerin ve toplumların hayatlarını 'güzelleştirici' ve rahatlat

Kur'an'ı doğru anlamada insanı ve ahlâkı önceleyen bazı yöntemler

Meşhur tanımda 'din'in, insanların dünya ve ahiretlerini mutlu kılmayı amaçladığına dikkat çekilir. Eski kaynaklarda dinin bu amacı kısaca "celb-i menfaat, def'-i mazarrat/mefsedet" şeklinde formüle edilmiştir (Mesela bk. Gazzâlî, Şifâʾu'l-Ğalîl, Bağdat 1971, s. 159). Allah ihtiyaçtan münezzeh olduğu için tanımdaki "menfaat" ve "mazarrat" insanla i