Mustafa Çağrıcı

Karar

Kader ve tevekküle dair

Aynı konuyla ilgili bir önceki yazımı şöyle özetleyebilirim:1. Teorik olarak Allah'ın gücünün ve iradesinin sınırlandırılması düşünülemez. 2. Allah hikmetli ve adil olduğu için kullarına kötülük etmez; insanların başlarına gelenler kendi yanlışlarının veya ihmallerinin sonucudur. 3. İnsanlar yeterince bilgi ve donanım sahibi olmaz, işlerini gerekti

Kadere dair

Öncelikle şunu hatırlatmamız gerekir: Teorik ve küllî olarak düşündüğümüzde, "Allah bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir" (Ra'd suresi 1311). Fakat bu teorik olarak böyledir. Pratikte ise Allah hikmet ve adalet sahibidir; öyle olduğu için de bu ayetin bir önceki cümlesinde "Bir topluluk ken

'Yöneticiye öğütler'

Gerçi eski ulema kendi kaynaklarımızdan devlet-toplun ilişkisini düzenleyen bir anayasa ve kamu hukuku üretemedi ama eskiden dürüst ve adaletli yönetim konusunda yöneticileri bilgilendirip uyaran âlimlerimiz vardı; siyaset-nâme, nasîhatü'l-mülûk tarzındaki eserleri ve mektuplarıyla yöneticileri adaletli ve dürüst olmaya çağırır, cesaretle ikaz eder

Ahlakın "maddesi ve sureti"

Tabii ki insanlar kendi faydalarını, kendilerine ve ailelerine müreffeh bir hayat yaşatmayı isterler, bunun için çalışırlar, kazanırlar. Fakat ahlak bakımından asıl soru şudur: "Önceliğimiz nedir" Kişisel, ailevi, sınıfsal göreceli-sübjektif bir faydacılık mı, yoksa ahlâkî veveya dinî vicdanımızın objektif şartlara bakarak gerekli gördüğü, insanlar

Faydacı ahlak ne kadar ahlâkî

Bir insanı en çok değersizleştiren kötülük, onun kâr hırsı uğruna başka bir insanın veya insanların en temel varlık şartı olan maddi geçimlerini zorlaştıracak, belki de hayatta kalmalarını tehlikeye sokacak derecede bencilleşmesi olmalıdır. Bu, hem bireyler hem de toplumlar için böyledir. Bu sebeple kapitalizm, ortaya çıktığı 16. yüzyıldan bugüne k

Hz. Peygamber'in öncelikleri-2

Önceki yazımda, "Hz. Peygamber'in öncelikleri" içinde önemli bir yeri olan "güvensizlik sorunuyla mücadele" konusunda söylemem gerekenlerin devamını bugünkü yazıma bırakmıştım. (Güvenlik kaygısı bugün de hem dünyanın hem de Müslüman toplumların öncelikli sorunu olmayı sürdürüyor.)Endülüslü meşhur tarihçi ve edebiyatçı İbn Saîd el-Mağribî (ö. 685128