Misbah Eratilla

Yeni Asya

Deli Mümin'den Veli Mümin'e

Kastamonu'da "Araçlı Deli Mümin" adında iri yarı ve heybetli bir eşkıya yaşarmış. Eşkıyalığının yanında aynı zamanda soyguncu bir katilmiş de. Kumar, içki gibi şeyler onun günlük normal işlerindenmiş. Ayrıca korkusuz ve cesurmuş. Tüm kötülüklerine rağmen mert biriymiş. Kastamonu ve civarındaki onun ismini duyanlar zararı dokunmasın diye ondan köşe

Korkunun yüreğinde yeri yoktu

Jandarma İbrahim Mengüverli şehirden şehre sürekli tayini çıkan biriydi. Son olarak tayini Emirdağ'a çıktı. Aradan bir iki hafta geçmişti ki bir gün bölük komutanı İbrahim'i yanına çağırdı.İbrahim odaya girdiğinde cübbeli, sarıklı dimdik ayakta bekleyen biri ile karşılaştı. Komutan İbrahim'e "Nerelerdesin" deyince İbrahim, "Buralardayım, hayrola bi

İbrahim Ensari'nin akıl ve kalp sancısı

İbrahim Ensari'nin anne babası çok küçük yaşlarda ona namaz kılmayı ve Kur'an okumayı öğretmişlerdi.İbrahim büyüdükçe dinine bağlı bir çocuk olarak yetişti. Ne zaman ki Muradiye Alpaslan Köy Enstitüsüne öğrenci olarak kaydını yaptırdı, işte o günden sonra aklı ve kalbi sorularla yaralandı ve hayat ona zehir olmaya başladı. O zaman ülke genelindeki

Gönül kumbarası

3-A sınıfı öğretmeni Zekeriya Öğretmen, öğrencilerine iyiliğin hiçbir zaman boşa gitmeyeceğini söyledi.Ardından da öğrencilere "Yaptıkları iyiliklerin gönüllerinde toplayacağı bir de kumbaraları olmalıdır" dedi. Daha sonra çok duyduğu bir hikâyeyi şu şekilde anlattı: "Sevgili çocuklar! Zamanın birinde Ümit adında yoksul bir çocuk varmış. Okuldan ar

Allah razı olsa, endişeye gerek yok

Fikret Özdemir Bediüzzaman ismini ilk defa çocukluk yıllarında "Molla Said-i Meşhur" diye birinci devre Millet Meclisi azası amcası Arif Hikmet'ten duymuştu.Babasının vefatından sonra sığınacağı, kalbini bağlayacağı bir mürşit aradı. Bu arayışı sürerken Diyarbakır'a geldi ve ayakkabı, kemer, çanta vb. şeylerin olduğu bir mağaza açtı. Çocukluğundan

Hafız Ahmet Lütfü Sönmez ve Bediüzzaman

Ahmet Lütfi Sönmez İlkokulu Isparta ili Atabey ilçesine bağlı İslamköy'de bitirdikten sonra babası onu karşısına aldı:"Oğlum, sen ortaokula mı gideceksin, yoksa hâfız mı olacaksın" diye sorar. Ahmet Lütfü, "Hâfız olacağım baba!" der. Babası hemen duvarda asılı Kur'an'ı aldı, Ahmet Lütfü'nün eline verdi. "Şimdi doğru Hâfız Ali'ye git!" dedi. Ahmet L

Bediüzzaman ve Nadir Baysal

1939 yılında ağır vergi yüküne ve şapkaya muhalefet gerekçesiyle, Mutki ilçesinin dört köyünde ikamet eden Buban Aşireti mensubu 1700 kişi; Edirne, Bursa, Çanakkale, Balıkesir, İzmir, Aydın, Kırıkkale, Samsun ve Kastamonu'ya sürgüne gönderilir. Her aile, farklı illerin ve farklı köylerine gönderilir.Nadir Baysal'ın ailesi Kastamonu'ya sürgüne gönde

Hacı Mustafa Öztürk'ün cesareti ve cömertliği (2)

1952 yılındaki "Gençlik Rehberi Mahkemesi" devam ederken ikindi ezanı okunmuş.Bediüzzaman ve bir kısım talebeleriyle namaza giderken Hacı Mustafa'yı çağırmamış. Hacı Mustafa üzülmüş ve öylece yerinde kalakalmış. İçinden "Peygamberimiz olsa böyle yapmazdı!" diye iç geçirince Bediüzzaman birden Hacı Mustafa'ya döner. "Gel kardeşim Mustafa, sen de gel

Hacı Mustafa Öztürk'ün cesareti ve cömertliği (1)

1943 yılında Bediüzzaman ve talebeleri Denizli hapsinden çıkarlar. Talebelerden Şevket Kahraman, Denizli'den Nazilli'ye gider ve Büyük Cami'ye yakın bir yerde kalır.Kısa zaman sonra halk arasında "Bu zat Bediüzzaman'ın talebesidir ve birlikte hapis yatmışlar." diye söylenir. Şevket Kahraman, sonraki günler evinde dersler yapmaya başlayınca ziyaretç

Maraşlı Mustafa Ramazanoğlu ve Bediüzzaman

Bediüzzaman, "Başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse, hakikat-i Kur'âniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfrü mutlaka eğmem!" der. Mustafa Ramazanoğlu cesaret dolu yazıyı okuyunca Bediüzzaman'a karşı içinde tarif edilemez bir sevgi oluşur. Yaptığı araştırmalar sonunda Emirdağ'ında Mehmet Çalışkan aracılığı ile ona ula