M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Terör bizi bölemedi-bölemez-2

(Dünden devam)Bir diğer husus şudur: İslâm tarihi boyunca dindarlıkta, şecaatte, nâmuslulukta, misafirperverlikte ileri derece olduğu bilinen Müslüman Kürt halkının içinden, böyle vahşi, gaddar, zalim, âsî, itaatsiz, itikadsiz, ibadetsiz bir neslin nasıl olup çıktığına dair hayatî meseleyi adeta kafa patlatırcasına araştırmak lâzım. Evet, cidden d

Terör bizi bölemedi-bölemez-1

Yarım asrı aşkın süredir ülkenin başını ağrıtan, iktisadî gelişmeye darbe vuran, oluk oluk kan akıtan, analara gözyaşı döktüren anarşi ve terörün ana merkezi haline gelen PKK, silâhlı ilk büyük saldırısını bundan 40 yıl evvel bugün, yani 15 Ağustos 1984'te gerçekleştirdi.O tarihte Bekaa Vadisinde bulunan Abdullah Öcalan'ın emir ve talimatıyla harek

Mevsim gibi değişen hayat

İnsan değişiyor, iklim değişiyor, mevsim değişiyor, dünya değişiyor Değişim, kâinat çapında oluyor. Atomdan galaksilere kadar, daimî bir değişim ve başkalaşım var, kesintisiz bir hareket ve faaliyet hâli mevcut.Demek ki, hiçbir yerde durgunluk yok; tersine, her yerde bir hareket ve tahavvülât var. Âmiyâne tâbirle söylemek gerekirse, "Değişmeyen tek

Tehlike evin içinde; çocuğun elinde

Zaman hızla değişiyor. Eskiden söylenen "Tehlike kapıda" deyimi de değişti. Tehlike kapıdan içeri girdi, evin içine yerleşti.Aynı şekilde "Yangın bacayı sardı" deyimi de tarihe karşıtı. Yangın artık evin içinde, hatta çocuğun elinde, avucunun içinde. Cep telefonu ve benzeri cihazlardan söz ediyoruz. Bu cihazlar, daha bebek denilecek yaştaki çocukla

Elaziz'in aziz kahramanları

Şu sıralar Gakgoşlar diyârı Elaziz'deyiz. Gakgoş, kekê-kardeş-birader demektir.Buradan önce bir hafta süreli Diyarbekir programımız vardı. Oradaki okuma-seminer programıyla ilgili haberi gazetemizden okumuşsunuzdur. Elaziz programımız devam ediyor: Okuma, ziyaret, sohbet, seminer... Bu arada, çevrede çeşitli ziyaretler gibi, ayrıca dost ve okuyucul

Risâlelerin Osmanlıca yazılması

1928'deki "Harf İnkılâbı"ndan evvel birtakım hazırlık ve altyapı çalışmaları yapıldı. Bunlardan biri de Mustafa Kemal'in 9 Ağustos günü İstanbul Sarayburnu'nda yapmış olduğu geniş katılımlı çalışmadır.Yerli ve yabancı basının dâvet edildiği bu plânlı çalışma, yakında başlatılacak olan "Latince İnkılâbı"nın habercisi mahiyetindeydi. Nitekim, öyle de

Emeklilik yok, emektarlık var

Elli yaş ve sonrası, çoğu kimse için emeklilik devresidir. Emeklilik dönemi ise, bazıları için çalışma hayatından elini-eteğini çekmek demektir. Hatta, o dönemi yaşayan bazı kimselerden şu tarz sözleri duyarsınız: Ben artık emekliliğin tadını çıkarıyorum.Emeklilik nasıl bir tat veriyorsa artık... Verdiği tat, şayet "ununu eleyip eleği asmak" tarzın

Korku ile yaşanmaz ki...

Ağustos 1995'te Barla'daki Çam Dağı'nın tepesindeyiz.Orada kurduğumuz çadırda kalıyoruz. Bir gün, Sıddık Süleyman'ın öz yeğeni seksen küsur yaşındaki Hüseyin Bülbül Ağabey geldi. Gün boyu onunla sohbet ettik; son derece orijinal gördüğümüz hatıralarını dinleyip bir bir not ettik. İşte, nakletmiş olduğu o hatıralardan biri de "korku" duygusu ve mese

Tereddüt hâsıl etmek, münafıklık alâmeti

Buhârî-i Şerifte yer alan bir rivayette, münafıklığın üç alâmeti şu şekilde sıralanıyor:1. Konuştuğunda yalan söyler, 2. Söz verdiğinde sözünde durmaz, 3. Kendisine bir şey emanet edildiğinde ona hıyânet eder. Tabiî, münafıklığın daha başka işaret ve alâmetleri de var. Tahkik ehli olduğuna inandığım bir zâttan, yine sahih rivâyete dayalı olarak şun

Dinden soğutan günahkâr siyaset

Yaşadığımız en büyük bir sevinç ve saadet hali, muhtaç ve müştak bir insanın sizinle hidayet dairesine girmesidir. Böyle bir neticeye şahit olduğunuzda, dünyanın en bahtiyar insanı oluyorsunuz.Esasen, kanaat ve itikadımız da bu merkezdedir. Zira, "Birinin sizinle iman ve hidayet dairesine girmesi, sahra dolusu kırmızı koyun (deve) sadaka vermekten