Osmanlı'da ilk Meşrûtiyetin doğuşu

Sosyal ve siyasî sahada tatbik edilebilen bir meşrutiyet, yani şartlara ve kanunlara dayalı bir demokrasi, aslında büyük bir nimettir.

Demokrasinin erdemine varan topluluklar, bu sistemden vazgeçmeyi akıllarından bile geçirmezler. Bildiğimiz kadarıyla hiçbir topluluk, tadına vardığı bir demokrasiden şimdiye kadar vazgeçmiş değil. Tarihte bu manada bir örmek bilmiyoruz.

Devletler, milletler şimdiye kadar uygulaya geldikleri hemen her sistemden vazgeçtikleri halde, demokrasi tarihinde bu türden bir örneğe rastlanılmış değil.

Hani aksama olmuştur. Askıya alınmaya rastlanılmıştır. Ama, demokrasiyi tatbik sahasına koyduktan sonra, başka bir sistemin ona tercih edildiğini yakın tarih göstermiyor.

Gelelim, bizdeki duruma. Yani, meşrutiyetin ilk geliş safhasına...

Bugün adına Demokrasi denilen Meşrûtiyet sistemine fiilî ve tatbikî sûrette adım attığımız (19 Mart 1877) tarihinin üzerinden yüz elli seneden fazla bir zaman geçti.

Her ne kadar otuz yıllık bir kesinti (askıya alınma) hali yaşandı ise de, millet olarak bunun tadını almıştık bir kere; ondan vazgeçmek söz konusu olamazdı. Nitekim, 1908'de yeniden işlerlik kazandırılan Meşrûtiyet sistemi, darbeler ve diktatörlükler sebebiyle ağır-aksak, yahut kör-topal şekilde de olsa, nihayet günümüze kadar hayatiyetini sürdürebildi. Buna da şükretmek lâzım. Zira, diğer İslâm ülkelerinin büyük çoğunluğu bu içtimaî nimetten bile el'an mahrum durumdalar.

Sultan Abdülhamid tarafından Meşrûtiyetin 23 Aralık 1876'da ilân edilmesinden sonra teşkil edilen ilk Osmanlı Meclis-i Mebûsânı (Millet Meclisi), 19 Mart 1977'de açıldı ve normal çalışmalarına başladı. Meclis'in açılışı vesilesiyle geniş iştirakli bir merasim yapıldı.

Dolmabahçe sarayında düzenlenen merasimde, yabancı temsilciler de hazır bulundu. Yeni teşkil edilen bu Meclis'in ilk başkanlığını Ahmed Vefik Paşa yaptı.

Anayasanın (Kanun-i Esasî) kabulü ve Meşrûtiyetin ilânı bu tarihten yaklaşık üç ay kadar evvel gerçekleştirilmişti. Bu süre zarfında parlamentonun teşkili için gerekli hazırlıklar yapıldı.

Yeni rejimin adı "meşrûtî monarşi" idi. Dolayısıyla, yapılacak olan düzenlemeler de buna göre dizayn edilecekti. Ön hazırlık olarak, iki ayrı Meclis binası ihdas edildi. Çünkü, yeni sistem iki meclis tarzında işleyecekti: Biri Meclis-i Mebûsân, diğeri ise Senato manasında Meclis-i Âyân. Bu ikisine birden Meclis-i Umumî denildi. Nihayet, iş, seçimlerin fiilî şekilde yapılması aşamasına geldi.