M. Latif Salihoğlu

Yeni Asya

Risâleler ve başka eserler

Herkes istediği kitabı okumaktan hürdür, serbesttir. Kimse kimseye herhangi bir kitabı okumaya zorlayamaz.Bununla beraber, bize "Oku!" diye gelen bir emir, bir İlâhî fermân var. Dolayısıyla, biz "okumak" ile mükellef olan bir ümmetin fertleriyiz. Onun içindir ki, her fırsatta okuyoruz ve okumamız lâzım. Bize ilk İlâhi mesaj olarak gelen şu "Oku!"

"Beşer ve kader"e dair bir temel kaide

Konunun esasına dair önemli bir hatırlatma:"İsmet" sıfatı, ilm-i kelâm literatüründe "Peygamberlerin Allah tarafından günah işlemekten korunması" şeklinde ifade ediliyor. Temel kaide şudur: Beşer zulmeder, kader ise adâlet... Üstad Bediüzzaman'ın tabiriyle, bu bir "kaide-i esâsiyedir." Bu tabirin içinde yer aldığı ifade tam olarak şöyledir: "'Bi

Zalimlerin zulmüne taraf olunmaz

Birinci Dünya Harbinin (1914-18) en ağır faturasını İslâm ve Osmanlı tarafı ödedi.Böyle bir netice başlangıçta hiç hesapta görünmediği halde, zalimane ve hainane işleyen dessas "İngiliz siyaseti" sayesinde, Osmanlı Devleti, tarihin en ağır yenilgisini, en büyük kaybını yaşamış oldu. İkinci Dünya Harbi ise (1939-45), Türklerin ve Müslümanların dışın

"Uzun Ramazan" dönemleri

"Geçim derdi"nin ziyadesiyle ağırlaştığı zamanlar olmuş ve hâlen de oluyor. Bunun bazı sebep ve tezahürleri şöyle görünüyor: Gelir gideri karşılamıyor. İşsizlik oranı günden güne artış gösteriyor.Yüksek enflasyon sebebiyle, dar ve sabit gelir sahipleri, sürekli şekilde değişen fiyat artışlarıyla baş edemiyor. İsraf ve savurganlık hâli başını almış

Fenleri konuşturma sanatı

Günümüz dünyasında ve beşer âleminde fenlerin hükmü ağır basıyor. Öyle görünüyor ki, kim dâvâsını akla, mantığa, ilme, fenne, hikmete uygun şekilde anlatabilirse, istikbâlde de o hükmedecektir.Bu hakikatli tesbitlere itiraz eden kimse olmasa gerektir. O hâlde, şimdi gelelim hakikatli bir başka tesbitte bulunmaya. O da şudur ki: Fenleri Allah hesabı

"Kesin öldürür" sanılan 10. zehirleme

Kanunla iş gören bir devlet veya hükûmet, kendi vatandaşını zehirler mi Hem de defalarca... Hem de hiçbir suçu tesbit edilemediği ve hiçbir sâbıkası bulunmadığı halde...Kanun hakimiyetinin olduğu normal devletlerde böyle şeyler olmaz. Ama, Kemalist Türkiye'de, sırf inancı ve muhalif fikriyatı sebebiyle, mâsum insanlara yönelik her türlü zulüm, haks

Hararetli tartışmalar geride kaldı

Siyasî iktidarı hararetle savunanların hem sayısı azaldı, hem hızları yavaşladı.Keza, şeyhini, hocasını, abisini göklere çıkarırcasına medh û senâ edenlerin de hem sayısı azaldı, hem ateşleri söndü ve hem hararetleri teskin olmaya başladı. Geriye doğru gittikçe, söz konusu savunma ve tartışmaların daha yüksek dozlarda olduğunu görüyoruz. Bu demekti

Niğbolu'da zafer, Ankara'da hezimet

Günün Tarihi: 25 EYLÜL 1396Yıldırım Bayezid kumandasındaki Osmanlı Ordusu, büyük "Haçlı ittifakı"na karşı Niğbolu'da kesin bir zafer kazandı: 25 Eylül 1396. (Niğbolu, Bulgaristan'ın kuzeyinde Plevne'ye bağlı bir şehir.) Avrupa'da, yani Haçlı ittifakının kurulduğu Batı cephesinde tarihin en büyük zaferlerinden birine imza atan aynı Bayezid, altı sen

Zirvede duruş, yahut dönüş

Günün Tarihi: 24 EYLÜL 1566Hayatının finalini, hizmetinin jübilesini zirvede tamamlayanlar var. Zirvede durabildikleri, yahut zirveye lâyık bir mevkide tutunabildikleri için, imrenilecek bir hüsn-ü âkıbete mazhar olmuşlardır. Kimileri de var ki, zirvede kalmak istiyor; fakat, orada tutunamıyor. Ya oraya lâyık değildir, ya da başı döndüğü için aşağı

"Atatürk" soyadı ve imzası kimin eseri

Jakoben (dayatmacı) Kemalistler, Mustafa Kemal'in her hâlini en ince ayrıntısına kadar medar-ı bahs ettikleri halde, bilhassa iki konuda sarf-ı nazar ederler. Onları es geçerler ve kendi aralarında bile gündeme getirmekten itina ile kaçınırlar.Evet, özellikle iki konu var ki, onları zinhar görüşmek, konuşmak, tartışmak istemezler. O mevzulardan bir