İskender Öksüz

Karar

Zarf, kâğıt ve âşıklar

İnsanı insan yapan toplumdur. Toplumu toplum yapan da iletişim. İnsanın tarihinde hatta insanın tarih öncesinde asıl dönüm noktası lisandır. Lisan, iletişimin ilk ve temel aletidir. İnsanı tarif ederken birçok özelliği sayılır ama herhâlde temeldeki özellik konuşması olmalı. Şu hâlde bu paragrafı, "İnsanı insan yapan toplumdur. Toplumu toplum yapan

Eyvah hepsi birden geliyor: Süreç, demokrasi, barış

Birkaç ay önce başlayan yeni çözüm sürecinde mutlu sona yaklaşıyoruz zahir. Hani Öcalan TBMM'ye gelecek ve DEM grubunda PKK'yı feshedecek biz de ona Umut Hakkı tanıyıp tahliye edecektik. Bu formülü de Batılı dostlarımız bize kuvvetle telkin ediyordu. Zaten müebbede Umut Hakkı ile tahliye, İngiliz icadıydı. Bir vaveyladır koptu, terörist başı nasıl

Hem okudum hem de yazdım

Okur ve de yazar sayısı artıyor mu eksiliyor mu Twitter'in 140 karakteri X'in 280'i - uzun soluklu okumayı öldürdü mü Bunlara ilk akla gelen cevabı vermek yanıltır. Mutlaka istatistiğe, ankete dayanmak lazım ama bunları bulmak da kolay değil. Benzer soruları 29 Eylül yazımda sormuş ve şöyle bir cevap bulmuşum: Yayımlanan kitap sayısı artıyor, faka

Sebep yok ama sonuç mükemmel!

Biliyor musunuz, bu galiba popülizmin hastalığı. Sebeplere hiç yüz vermeyip sonuçların kavgasını yapıyoruz. Hani insafsız ev sahipleri kiraları arttırır; insafsız marketler etiketleri yükseltir Biri çıkıp da sormaz, o hâlde niçin insaflı ev sahipleri de kiraları normal her ne demekse seviyesinde tutup öncelikle kendi evlerinin kiralanmasını sağla

Herkes çalıyor mu dersiniz

İnsan, toplum yaratığı. Üyesi olduğu toplumla sıkı sıkıya ilişki içinde. Bu, en az taş devrinden beri böyle. Geçen yazımda bahsettiğim gibi kültür psikoloğu Prof. Michael Morris, insan toplumlarını üç içgüdüye dayandırıyor: Akranları taklit içgüdüsü, kahramanlar gibi olma içgüdüsü ve geçmişi kutsama içgüdüsü. Öyle anlaşılıyor ki zavallı okuyucumun

İnsanın üç içgüdüsü

Bir zamanlar entelektüeller, çok satan kitaplara burun kıvırırdı. Öyle ya, tarihten sosyolojiye, psikolojiden siyasete uzmanlık alanlarını anlatan eserleri "halk" okumazdı ki. Her ne demekse bu "halk"; o okumayınca da popüler olmak mümkün değildi. 21. asırda bu düşünceler de değişti. Bilime ait konuları popüler seviyede anlatan eserler çok satan ol

Eğitimde yapay zekâ devrimi mi

Aklımda evirip çevirip durduğum iki konu vardı. Biri, okuyucularıma da sıkça anlattığım yapay zekâ. Diğeri ilk okuduğumdan beri aklıma takılan ve eğitimcilerin "Bloom'un iki sigması" dedikleri deneyin çarpıcı sonucu.Eylül'den beri yine kafamda ve dost meclislerinde bu iki meseleyi bir araya getirip "acaba" başlıklı konuşmalar yapıyordum. Acaba, yap

Alkışı ilk bırakan olma!

Sözüm meclisten dışarı, otoriter rejimlerde sıkça rastlanan bir davranış var. Otoriter rejim otoriter bir lider gerektirir, tabiatıyla. Otoriter liderin de bir partisi; öl deyince ölen, vur deyince vuran bendeleri ve parti üyeleri olsa gerek. O yarı tapınma hâlini 1980 yılı haziranında, İran'da görmüştüm. Rejim yeni değişmişti ve sıkça Humeyni miti

Beyinler göçüyor

Toplum Çalışmaları Enstitüsünden (toplum.org.tr) bu defa da beyin göçü konulu bir rapor geldi. Enstitü, kâr gayesi gütmeyen bir sivil toplum kuruluşu. Kamuoyu yoklamaları yapıyor fakat başka faaliyetleri de var. Belirli konularda, daha önce yapılmış çalışmaları birleştirip uzman raporları hazırlıyorlar. Anketlerin, istatistiklerin birleştirilip yor

"Sınır eğlenceleri"

Bu adamlar ülkelerin sınırlarını yeniden çizme, devletleri kendilerine göre "doğru boya" indirme, milletleri cezalandırma hakkını nereden buluyorlar diye sorabilirsiniz. Cevabı şu: Onlar, endüstri devriminden, hatta aydınlanmadan beri kendilerinde o hakkı görüyor. Rahmetli Alev Alatlı buna "aydınlanmanın kibri" derdi. Merhametsiz bir kibir. Onlar ü