Zikirsiz, fikirsiz, şükürsüz hayat (3)

"Çok zâlim ve çok câhil insan," kendini tanımadığı için "mülkün ve hükmün sahibini" de tanımıyor. Böyle bir ihtiyacı hissedecek kendinde irade bulamıyor.

Hele günümüz insanı yeme içme ve çıkar sağlama dışında hiçbir şey beynini de kalbini de etkilemiyor. Onun için ne zikir, ne fikir, ne şükür ve ne de istiğfar gibi bir ibadeti aklına getirmiyor. Onun için Allah Teâlâ'nın yasakları ve emirleri bile onu ilgilendirmiyor. "Emri bil 'maruf ve nehyi anilmünker görevleri aklına bile gelmiyor.

Evrenin yaratanı ve kusursuz yöneteni Allah'ın buyruklarını duymak istemiyor.

Allah sözün en güzelini, birbirlerine benzer, ikişerli bir kitap halinde indirdi. Kalpleri Rablerinden titreyerek korkanların ondan derileri ürperir, sonra derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine yumuşar, uygun hale gelir. İşte bu kitap Allah'ın hidayet rehberidir. Dilediğini bununla hidayete kavuşturur. Amma Allah kimi saptırırsa artık ona hidayet edecek yoktur. (Zümer:3923)

Bu temel esaslara uymayanlar için Rahman ve Rahîm Allah Teâlâ çok tehlikeli sahneyi sergiler. Kulun hissedemediği fakat buna rağmen çok tehlikeli bir badireye sürüklendiğini ihtar eder. Şeytan (o cehennemlik yalancıların) ruhlarına hâkim olur. Onlara Allah'ı zikretmeyi unutturur. Onlar şeytanın partisidir. Muhakkak ki şeytanın partisi hüsrandadır. (Mücadele:5819) Bu ve benzeri uyarılar karşısında insan umudu kaybetmemeli, tam tersine teyakkuz halini alıp hakka yönelmelidir.

Umut kesmemenin yollarından biri, Ali İmran suresinde geçen ayetlerden biridir. O ayette beşer için verilen en üst düzeyde aklın kullanılması hatırlatılır. Aklını en üst düzeyde harekete geçirmelidir. Böylece lüb aklı kullanıp ilâhî emri idrak etmelidir. O lüb akıllılar ki, ayakta iken, otururlarken ve yanları üzerine yatarlarken de Allah'ı zikrederler, göklerin ve yerin yaradılışı hakkında tefekkür ederler. İşte onlar, "Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen her şeyden münezzehsin ve bizleri ateş azabından koru" derler. (Ali İmran:3191)

Özellikle bu lüb akıllılar, dengeleri ayarlı, hedefleri yüksek, fikirleri isabetli ve gelecekleri ilâhî teminat altına alınmış seçkin müminlerdir. O müminler, Allah'ın, çok güzel özellikleri ile tanıttığı seçkinlerdir. Gerçekten müminler o kimselerdir ki, Allah zikredildiği zaman yürekleri ürpererek titrer. Onlara Allah'ın ayetleri, okunduğunda imanlarını artırır ve Rablerine tevekkülde ederler. (Enfal:82)