Tevbe ve istiğfar

"Ümmetlerin en hayırlısı" olmak en büyük şereftir. Müslüman sorumlularının dava bilincini kaybetmedikleri müddetçe bu şeref onlara güç ve hâkimiyet kazandırır. Allah Teâlâ sadık kullarına daima merhamet kapılarının açık olduğu müjdesini verir. Kur'an ayetleri, rahmet kapıları anahtarının şifrelerini, hikmetlerle sunar. Çoğu zaman insan tasavvuru bu şifreleri algılamada yetersiz kalır. Böyle bir durumda Cenab-ı Hakk başka bir lütufta bulunur; Onlar aşırılık yaptıkları veya nefislerine zulmettikleri vakit Allah'ı zikrederek günahlarına istiğfar ederler, günahları Allah'tan başka kim bağışlar Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler. (Ali İmran: 3135) Ayette belirtildiği gibi Allah'ı zikretmeleri peşinden istiğfar edebilmeleri onlara yeni ufuklar açar. Böyle bir durumda iki hattan enerji akımı harekete geçer. İnsanın önce kalbine enerji yükler, devamında beynine güç vermeye başlar. Kalbi mühürlenmemiş, aklı köhneleşmemiş ve ruhu çökmemiş insan böylesi lütuf karşısında benliğine kavuşur. Artık insanın tahammül gücü artar ve davası doğrultusunda azimle harekete geçer; "Onlar Allah'a ve ahiret gününe iman ederler, marufu emrederler ve münkerden men ederler. Hayır işlerinde de yarışırlar. Bu özellikleri taşıyanlar Allah katında dürüst olan salihlerdir." Bu ayetlerden bir diğeri de; "O müminler, eğer kendilerini yeryüzünde iktidara getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, marufu emreder, münkerden menederler" ayetidir. Pekiyi bugünkü Müslümanların yaptığı gibi yerine getirmezlerse âkibet nedir Bu sorunun manidar cevapları elbette vardır ve uyarıcıdırlar; Ancak buna rağmen Allah Teâlâ'nın kanununda çaresizleri terk etmek yoktur. Yeter ki, kulları yani ümmet, O'nun ümit dolu ve garantili iki manidar emrini kabul ederek gereğine sarılsınlar. Evet, o iki emir; TEVBE VE İSTİĞFAR'dır. Bakın, Hud aleyhisselam kavmine sesleniyor; Ey kavmim! Rabbinize istiğfar edin. Sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize göğün bereketlerini bol bol göndersin ve sizin kuvvetinizi kuvvet ilavesiyle arttırsın. Sakın siz günahkârlar olarak yüz çevirmeyiniz." (Hud:1152) Bu muhteşem ayet meali karşısında "ben müminim" diyebilen her birimiz oturup vicdanımızla bağlantı kurup hesaplaşmalıyız. Hazreti İbrahim'in milleti ve Hazreti Muhammed aleyhimusselamun ümmeti olarak ciddiyet ve ihlasla muhakeme etmeliyiz; Acaba Rabbimiz, biz kullarına;