Evet, herkes silkelenmelidir (1)

Geçen hafta yazımda "Erbakan Hoca ve Erdoğan" deyip yazıyı bitirmiştim.

Türkiye Cumhuriyet dönemi, siyaset âlemi dipsiz bataklıktan daha beter görünüm sergiliyor. Cumhuriyet döneminde laikler, mütedeyyin yöneticileri bir türlü hazmedemediler. Çünkü laikler vatan bilincinde yetersiz ve millet sevgisinde duyarsız olmuşlardır. İdeolojik belirsizlikleri ile tutarsız tepkileri, ötekileştirmeyle tanınırlar.

"Biri yazar biri bozar" siyasi, sosyal, ekonomik itişmeler dönemi, "medcezir" olayları gibi gelip gitmeye devam etti. Ne Cumhuriyet kavramı yerine oturdu. Ne demokrasi istikrar sağladı. Ne de serbest ekonomi refah getirdi. Keşmekeş devam etti.

Necmeddin Erbakan Hoca başbakan olunca toplum vücudundaki kirli kan ile Hocanın enjekte ettiği kan uyuşmazlığı dengeleri sarstı. Erbakan Hoca'nın başbakan olmasından çok rahatsız olanlar reaksiyon pozisyonuna geçtiler, fitneyi tetiklediler.

Tabii Erbakan Hoca şuurlu bir dindar, bilge bir lider, güçlü bir teknokrat, milli bir idareci ve uzman bir planlamacı olarak hükümet kurunca ciddiyetle işe başladı. Laikler çılgına döndüler. Bütün gayretleriyle Onu tasfiye etmeye kalkıştılar. Kendi güçleri ile yapamadıklarını, hârici işbirlikçilerine ihale ettiler.

Buna rağmen Necmeddin Erbakan Hoca büyük dava şuuru ile planladığı ekonomik sistemin projeler hazırladı. Kalkınma planları doğrultusunda şirketler kurdu. Bütün bunların karşısında o destanımsı bir anlayışla milleti vergi zulmünden, faiz belasından ve israf batağından kurtarmayı hedefleyip uygulamaya başladı.

"Önce ahlâk ve maneviyat sonra ağır sanayii" diyerek işe başladı. Dâhili ve hârici şer güçlerin "yemlerini" kesti. Faiz lobilerini çökertmeye başladı. Havuz sistemi ile milletin parasını kontrol altına aldı. Bununla da devletten ucuz faizle kredi alıp yüksek faizle tefecilik yapan baronları dertlere düşürdü. Çıkarları bloke etti.

Batı blokundaki işbirlikçileri ile ortaklaşa hareket eden laik çıkarcılar ya onu yok etmeli idiler, ya da onu düşürmeli idiler. Dayanma güçleri bitiyordu. Askerimizi devreye soktular. 28 Şubat darbesi ile onu istifa etmeye zorladılar. Partisini kapattılar. Kendisine 5 yıl siyaset yasağı verdiler. S. Demirel bir daha karakterini ortaya koydu.

Anlaşmaya göre hükümeti kurma görevini Tansu Çiller'e verilecekken yapmadı. Dar kafalı ve süfli çıkarcı baronlar ve kalleş çevreler onu engellemeyi başardılar. Fakat kadere bakın ki "Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur." Bunun gibi bir şey oldu. Bütün imkânları ile saldırıya geçip onu istifa ettirenler, sonra onu öve öve bitiremediler! Çoğu yaptığından pişman oldu. Onu geri getiremediler.